O Hikayedeki Mal Bendim #3: Fınal Fantasy
"O hikayedeki mal bendim" serisinin tahminimden daha çok ilgi görmesine şaşırmışımdır her zaman.. 3 gündür ne yazayım diye düşündüm. Birçok olay var. İşin içinden çıkamaz gibi oldum. Sonra da en iyisi son bir tane daha yazayım ve bu iş burada bitsin istedim.. Yazı yine uzun oldu. Sonunda hayatın anlamını bulacağını sanan varsa, baştan hiç okumasın derim. Sadece beğendiğim bir kızla yaşadığım olaylar silsilesini anlattım zira.Buyursunlar..
***
Yavaş yavaş bu duruma belli eder oldum çevremdekilere. Ev arkadaşlarım fark etti önce, sordular, "ya bilmem, bakıyoruz işte" diye geçiştirdim onları. Sınıf arkadaşlarımdan biri olan ve şu sağ tarafta gördüğünüz bloglardan birinin yazarı olan Rapbitt de kıza olan meyilimi bilenlerdendi.. Bir gün onları evinde otururken, beni birden gazlamaya başladı. Esasında benim de gazlanmaya ihtiyacım vardı o vakit. Kızla gidip tanışmak, konuşmak sorun değildi de, ya kız bahsettikleri gibi soğuk, ve insanı bozmaya meraklı biriyse? gibi abuk sabuk sorular beynimde cirit atıyordu. Ortam iyice iddialaşma moduna girdi, ve muhtemelen Rapbitt'i şaşırtan bir şey yapıp, o gün dersimiz olmamasına rağmen "okula gidelim" dedim ona. Gidip kızla tanışacağımı, onunla konuşacağımı söyledim. Muhtemelen o an söylediklerime inanmıyordu. Yazıyor olduğumu düşündü herhalde.
Okula gittik. Kantinde oturduk bir müddet. Kızın ders saatlerini önceden öğrenmiştim. 16.30 gibi dersten çıkacaklardı. 5 dakika varken, masadan kalkıp Eğitim Fakültesi'nin bulunduğu binaya girmekte olan ev arkadaşlarımdan birini görünce onun yanına gittim. Ayaküstü onunla konuştuk. Ne işin var olm okulda?, diye sorunca, "ince iş..eheh" deyip geçiştirdim yine. Tam onunla şakalaşıyorken, kızın merdivenlerden inmekte olduğunu gördüm. Koridor çok kalabalıktı. Kız beni görmemişti. Peşinden gitmeyi düşündüm hemen. Lakin hemen onun arkasından gidersem, başıma iş açabilirdim. Dışarıda bana laf atmaya hazır insanlar olabilirdi. Hemen vazgeçtim bu fikirden ve içinde bulunduğumuz bina ile Teknik Eğitim Fakültesi'ni birbirine bağlayan koridordan hızlı hızlı yürüdüm (bahsettiğim mekan Kocaeli Üniversitesi Anıtpark Kampüsüdür bu arada, artık yazıda geçen bölüm isimleri yok, malum Umuttepe'ye taşınıldı). Kızı uzaktan izliyor, konuşmak için uygun anı kolluyordum. Derken yanına 2 kız geldi. Bir müddet konuştular. Ben o esnada etrafı kesiyordum, bu rezil halimi gören var mı acaba? diye. Neyse ki gören yoktu ya da bana öyle geldi. Kızın çok hızlı yürüdüğünü duymuştum ama bunu tecrübe edince, gözlerime inanamadım. Adeta Ferrari gibiydi hatun. Peşinden koşar gibi atıyordum adımları. Birden telefonum çalmaya başladı. Açmayacaktım ama dayanamadım çünkü arayan annemdi. Onunla telefonda bir süre konuştum. Tabii aynı zamanda hatun kişiyi takip ediyorum. Manyaklık işte.
Telefon görüşmemiz bitti. Kıza iyice yaklaştım ve hani romantik komedi filmlerindeki tanışma sahnelerinde erkek birden kızın karşısına çıkar ya, aynen öyle çıktım karşısına. Aklını almayı denememiştim ama az kalsın alıyordum. Kız ürkmüştü.. N'oluyor? gibilerinden baktı. Kendimi tanıttım, ve konuşabilir miyiz?, diye sordum.. Kız "ne için?" dedi. Haklıydı bunu sormakta. Kem küm ettikten sonra, derdimi anlattım. Bir yerlerde bir şey içebilir miyiz, orada anlatırım, dedim. "Yok böyle devam edelim, acelem var zaten" dedi. Ulan böyle İzmit'in en işlek caddelerinden biri olan Yürüyüş Yolu'nda bir kızla yanyana yürüyüp, sizden hoşlanıyorum gibilerinden konuşmak şimdi çok saçma olur herhalde diye birden plan değiştirdim orada. Böyle davranmamdaki bir diğer sebep, kızın bana olan yaklaşımıydı. Beni gördüğü ilk an kollarıma atlamasını beklemiyordum ama resmen buzdolabıydı (haklıydı belki de, karşısına aniden çıkan bir manyaktan bahsediyoruz). Bir müddet saçma sapan şeyler söyledim ona (şu an hatırlamıyorum onları), baktım gittikçe boktanlaşıyor durum. Bizim sınıfta olan ve onun kankası olan kızdan bahsettim. Kızın tepkisi birden değişti. Bunun sebebi bir hafta önce kankasının yanına gidip, bu kızı sormamdı. Bunu yapmamdaki tek sebep, kızın kulağına gitsin.. Adım duyulsun hesabıydı elbette. Lakin o yanında yürüdüğüm hatunun sanki beni hiç tanımıyormuş ve ona söylediğim an bu olayı ilk kez duymuş gibi rol yapmasını yememiştim yani.. Birden muhabbetimiz normal seyretmeye başlamıştı. Artık daha rahat konuşuyordum. Yolda onların sınıftan olan 3 erkek gördük. Onlar kızla konuşmak için durdu, ama bizim hatun selam verip yoluna devam etti.Ben de yanında durmadan devam ettim. Elemanlara da havasını atmış oldu sayemde (bir üst sınıftan elemanla takılıyorum hesabı). Bilenler için söylüyorum Anıtpark'tan Belsa Plaza'ya kadar yürüdük kızla birlikte..ama daha çok havadan sudan konuştuk. Amacımın yarısına ulaşmıştım.. Bir adım atmıştım nihayetinde.
Ertesi gün ve ondan sonraki günler kızla hem koridorlarda, hem de sınıfında muhabbet eder oldum. Bu bahsettiklerim okulun ilk dönemi yaşandı. Neyse efendim 1 aylık bir zaman dilimiydi bu dönem.. Ve 2.dönem başladığında ben bu kızı unuttum. Yani geyiğine değil, harbi harbi unuttum. Aklım başka kıza gitti. Ona yazılmaya başladım ve belki inanmayacaksınız ama ne selamlaştık o dönem, ne de tek kelime konuştuk. Ve muhtemelen bu olay benim kızla olan geleceğimi etkileyecekti..
4. sınıfa geldik. Ben yine bir an aşık olup, sonradan vazgeçtiğim onlarca hatun kişiden sonra yine bu kıza döndüm. 3. sınıfta kaldığım Almanca dersi için, kızın sınıfa gittim. Alttan aldığım dersleri takip etme moduna girmiştim. İlk1 ay boyunca kız yüzüme bakmadı haklı olarak. Bana ne oluyorsa artık, ben de onu sallamıyordum. Baktım bu iş böyle olacak değil. Bir ders gittim arkasındaki sıraya oturdum. O fark etmedi ama.. dersin ortasında sırtına hafifçe dokundum ve en yüzsüz halimle "n'aber?" dedim. Kızın o an bana öyle bir bakışı vardı ki, yazıyla asla betimleyemem herhalde. Bildiğin "mavi ekran" verdiği birkaç saniye..Sonra toparlandı.. Ve sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladık. Haftada 2 gün onlarla alttan derse giriyordum, ve çevresindeki kızlardan fırsat bulursam muhabbet ediyorduk..
Çaktırmadan kız nasıl biridir? erkek arkadaşı var mıdır? gibi fizibilite işlerine giriştim bir yandan da. Hakkında 10 şey duyduysam 9'u olumsuzdu. Erkek arkadaşı yoktu ama kimse bir erkekle ilişkisi olacağına, hatta bir erkeğe cep telefonu numarasını dahi vereceğine inanmıyordu. Herhalde bu kişilerle arası bozuk, ondan kötülüyorlar diye düşündüm. Zira dedikleri gibi olsa benimle hiç konuşmaması gerekiyordu. İlk dönem ikilemlerle geçti benim açımdan. Normalde en geç 1 ay içerisinde gider konuşurum diyordum ama kararsız kaldım.
2. dönem başladığında onların sınıfa pek gidemez olmuştum. Alttan derslerde aynı ortamda olamıyorduk zira. Bir müddet geçti böyle.. En sonunda "yemişim alttan dersi" diyerek, alakam olmadığı halde onlarla derse girmeye karar verdim. Hocaya da sordum tabii önce, girebilir miyim? diye, belli etmemek lazımdı durumu. Devamlı derslere katılan erkeklerin bir elin parmaklarını geçmediği sınıf ortamlarında kabak gibi sırıtıyorsunuz ne yazık ki..Böyle davranmamız gerekiyor. (düşünsenize hocasından tut, bölümdeki herkes adınızı biliyor, neden? çünkü erkek mevcudu az)
Üniversite 3. sınıftayım. Çok sevdiğim bir hatun kişi bana kolpalık yapmıştı. Moralim çok bozuktu. Tabir-i caizse yara sarma moduna geçmişim. O dönem bir alt sınıftan bir hatunu gözüme kestirdim. Bana göre hoş bir kızdı. Biraz soğuk duruyordu ama benim için problem değil gözüyle bakıyordum bu duruma.
Yavaş yavaş bu duruma belli eder oldum çevremdekilere. Ev arkadaşlarım fark etti önce, sordular, "ya bilmem, bakıyoruz işte" diye geçiştirdim onları. Sınıf arkadaşlarımdan biri olan ve şu sağ tarafta gördüğünüz bloglardan birinin yazarı olan Rapbitt de kıza olan meyilimi bilenlerdendi.. Bir gün onları evinde otururken, beni birden gazlamaya başladı. Esasında benim de gazlanmaya ihtiyacım vardı o vakit. Kızla gidip tanışmak, konuşmak sorun değildi de, ya kız bahsettikleri gibi soğuk, ve insanı bozmaya meraklı biriyse? gibi abuk sabuk sorular beynimde cirit atıyordu. Ortam iyice iddialaşma moduna girdi, ve muhtemelen Rapbitt'i şaşırtan bir şey yapıp, o gün dersimiz olmamasına rağmen "okula gidelim" dedim ona. Gidip kızla tanışacağımı, onunla konuşacağımı söyledim. Muhtemelen o an söylediklerime inanmıyordu. Yazıyor olduğumu düşündü herhalde.
Okula gittik. Kantinde oturduk bir müddet. Kızın ders saatlerini önceden öğrenmiştim. 16.30 gibi dersten çıkacaklardı. 5 dakika varken, masadan kalkıp Eğitim Fakültesi'nin bulunduğu binaya girmekte olan ev arkadaşlarımdan birini görünce onun yanına gittim. Ayaküstü onunla konuştuk. Ne işin var olm okulda?, diye sorunca, "ince iş..eheh" deyip geçiştirdim yine. Tam onunla şakalaşıyorken, kızın merdivenlerden inmekte olduğunu gördüm. Koridor çok kalabalıktı. Kız beni görmemişti. Peşinden gitmeyi düşündüm hemen. Lakin hemen onun arkasından gidersem, başıma iş açabilirdim. Dışarıda bana laf atmaya hazır insanlar olabilirdi. Hemen vazgeçtim bu fikirden ve içinde bulunduğumuz bina ile Teknik Eğitim Fakültesi'ni birbirine bağlayan koridordan hızlı hızlı yürüdüm (bahsettiğim mekan Kocaeli Üniversitesi Anıtpark Kampüsüdür bu arada, artık yazıda geçen bölüm isimleri yok, malum Umuttepe'ye taşınıldı). Kızı uzaktan izliyor, konuşmak için uygun anı kolluyordum. Derken yanına 2 kız geldi. Bir müddet konuştular. Ben o esnada etrafı kesiyordum, bu rezil halimi gören var mı acaba? diye. Neyse ki gören yoktu ya da bana öyle geldi. Kızın çok hızlı yürüdüğünü duymuştum ama bunu tecrübe edince, gözlerime inanamadım. Adeta Ferrari gibiydi hatun. Peşinden koşar gibi atıyordum adımları. Birden telefonum çalmaya başladı. Açmayacaktım ama dayanamadım çünkü arayan annemdi. Onunla telefonda bir süre konuştum. Tabii aynı zamanda hatun kişiyi takip ediyorum. Manyaklık işte.
Telefon görüşmemiz bitti. Kıza iyice yaklaştım ve hani romantik komedi filmlerindeki tanışma sahnelerinde erkek birden kızın karşısına çıkar ya, aynen öyle çıktım karşısına. Aklını almayı denememiştim ama az kalsın alıyordum. Kız ürkmüştü.. N'oluyor? gibilerinden baktı. Kendimi tanıttım, ve konuşabilir miyiz?, diye sordum.. Kız "ne için?" dedi. Haklıydı bunu sormakta. Kem küm ettikten sonra, derdimi anlattım. Bir yerlerde bir şey içebilir miyiz, orada anlatırım, dedim. "Yok böyle devam edelim, acelem var zaten" dedi. Ulan böyle İzmit'in en işlek caddelerinden biri olan Yürüyüş Yolu'nda bir kızla yanyana yürüyüp, sizden hoşlanıyorum gibilerinden konuşmak şimdi çok saçma olur herhalde diye birden plan değiştirdim orada. Böyle davranmamdaki bir diğer sebep, kızın bana olan yaklaşımıydı. Beni gördüğü ilk an kollarıma atlamasını beklemiyordum ama resmen buzdolabıydı (haklıydı belki de, karşısına aniden çıkan bir manyaktan bahsediyoruz). Bir müddet saçma sapan şeyler söyledim ona (şu an hatırlamıyorum onları), baktım gittikçe boktanlaşıyor durum. Bizim sınıfta olan ve onun kankası olan kızdan bahsettim. Kızın tepkisi birden değişti. Bunun sebebi bir hafta önce kankasının yanına gidip, bu kızı sormamdı. Bunu yapmamdaki tek sebep, kızın kulağına gitsin.. Adım duyulsun hesabıydı elbette. Lakin o yanında yürüdüğüm hatunun sanki beni hiç tanımıyormuş ve ona söylediğim an bu olayı ilk kez duymuş gibi rol yapmasını yememiştim yani.. Birden muhabbetimiz normal seyretmeye başlamıştı. Artık daha rahat konuşuyordum. Yolda onların sınıftan olan 3 erkek gördük. Onlar kızla konuşmak için durdu, ama bizim hatun selam verip yoluna devam etti.Ben de yanında durmadan devam ettim. Elemanlara da havasını atmış oldu sayemde (bir üst sınıftan elemanla takılıyorum hesabı). Bilenler için söylüyorum Anıtpark'tan Belsa Plaza'ya kadar yürüdük kızla birlikte..ama daha çok havadan sudan konuştuk. Amacımın yarısına ulaşmıştım.. Bir adım atmıştım nihayetinde.
Ertesi gün ve ondan sonraki günler kızla hem koridorlarda, hem de sınıfında muhabbet eder oldum. Bu bahsettiklerim okulun ilk dönemi yaşandı. Neyse efendim 1 aylık bir zaman dilimiydi bu dönem.. Ve 2.dönem başladığında ben bu kızı unuttum. Yani geyiğine değil, harbi harbi unuttum. Aklım başka kıza gitti. Ona yazılmaya başladım ve belki inanmayacaksınız ama ne selamlaştık o dönem, ne de tek kelime konuştuk. Ve muhtemelen bu olay benim kızla olan geleceğimi etkileyecekti..
4. sınıfa geldik. Ben yine bir an aşık olup, sonradan vazgeçtiğim onlarca hatun kişiden sonra yine bu kıza döndüm. 3. sınıfta kaldığım Almanca dersi için, kızın sınıfa gittim. Alttan aldığım dersleri takip etme moduna girmiştim. İlk1 ay boyunca kız yüzüme bakmadı haklı olarak. Bana ne oluyorsa artık, ben de onu sallamıyordum. Baktım bu iş böyle olacak değil. Bir ders gittim arkasındaki sıraya oturdum. O fark etmedi ama.. dersin ortasında sırtına hafifçe dokundum ve en yüzsüz halimle "n'aber?" dedim. Kızın o an bana öyle bir bakışı vardı ki, yazıyla asla betimleyemem herhalde. Bildiğin "mavi ekran" verdiği birkaç saniye..Sonra toparlandı.. Ve sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladık. Haftada 2 gün onlarla alttan derse giriyordum, ve çevresindeki kızlardan fırsat bulursam muhabbet ediyorduk..
Çaktırmadan kız nasıl biridir? erkek arkadaşı var mıdır? gibi fizibilite işlerine giriştim bir yandan da. Hakkında 10 şey duyduysam 9'u olumsuzdu. Erkek arkadaşı yoktu ama kimse bir erkekle ilişkisi olacağına, hatta bir erkeğe cep telefonu numarasını dahi vereceğine inanmıyordu. Herhalde bu kişilerle arası bozuk, ondan kötülüyorlar diye düşündüm. Zira dedikleri gibi olsa benimle hiç konuşmaması gerekiyordu. İlk dönem ikilemlerle geçti benim açımdan. Normalde en geç 1 ay içerisinde gider konuşurum diyordum ama kararsız kaldım.
2. dönem başladığında onların sınıfa pek gidemez olmuştum. Alttan derslerde aynı ortamda olamıyorduk zira. Bir müddet geçti böyle.. En sonunda "yemişim alttan dersi" diyerek, alakam olmadığı halde onlarla derse girmeye karar verdim. Hocaya da sordum tabii önce, girebilir miyim? diye, belli etmemek lazımdı durumu. Devamlı derslere katılan erkeklerin bir elin parmaklarını geçmediği sınıf ortamlarında kabak gibi sırıtıyorsunuz ne yazık ki..Böyle davranmamız gerekiyor. (düşünsenize hocasından tut, bölümdeki herkes adınızı biliyor, neden? çünkü erkek mevcudu az)
Böyle gittiğim derslerin birinde, sırtına hafifçe dokunarak bir kağıt uzattım. Kağıtta "çıkışta konuşabilir miyiz?" yazıyordu.. Cevap olarak "tabi :) " yazmıştı. Dersin sonunu bekledim. Ama garip bir şey oldu ve kız sanki bana hiç söz vermemiş gibi hareket ediyordu. Acaba diğerlerine çaktırmak istemiyor mu? diye düşündüm.. Yok yok..bildiğin kız beni s.klememişti birader. Bastı gitti sınıftan. O an acaba benden geçmişin rövanşını mı alıyor? dye sordum kendimi ama neden sonra gittim peşinden. Yetiştim. "Hani konuşacaktık" dedim.. "Aa.. evet.. Unutmuşum" dedi..ve ben yine yemedim bu hareketini. Rol yapıyordu çünkü. Aniden bir işi çıktığını söyledi. Akşam görüşelim dedim o zaman.. Biraz düşündü ve olur, dedi. Nerde buluşacağımızı kararlaştırdık. Tam ayrılıyorduk, numarasını istedim. Hiç tereddüt etmeden verdi. Benim numaramı da yanımda kaydetti. Hiçbir erkeğe numarasını vermez denen kızın cep numarasını almıştım. Bana kalırsa normal bir hadiseydi ama çevremde onu tanıyan erkeklere göre bu ciddi bir zaferdi.
Öyle olmadığı sonradan anlaşılcaktı ama.. Buluşmamıza yarım saat kala telefonuma gelen mesajda, birlikte kaldığı kuzenin bir işi çıktığını, ve de kuzeniyle gitmesi gerektiğini belirten bir mesaj attı. En azından ekilmedik lan! diye bakmıştım ben bu olaya..
Daha sonraki günler.. biz dışarıda bir türlü görüşemiyorduk ama okulda sürekli muhabbet ediyorduk. Onu tek başına bulduğum zamanlar azdı ama, ekseriyetle onun arkadaş ortamına giriyordum, onu tanımaya çabalıyordum. Hakkında birçok şey öğrenmiştim ama hala istediğim şeyi söyleyememiştim ona.. Ne zaman tek başına yakalasam onu, tam mevzuyu açacakken bir sorun çıkıyordu.. Dışarıda buluşma tekliflerimi de garip bahanelerle geri çeviriyordu. İçten içe gıcık oluyordum bu duruma, ama belli etmiyordum.
Gel zaman git zaman bu sürüncemeli durum sene sonuna kadar devam etti. Finallere girdik. En son girdiğim finalin çıkışında onu gördüm yanındaki arkadaşlarıyla birlikte.. Konya'ya gideceğini, orada formasyon eğitimi alacağını söylermişti (3 ay boyunca). Hassiktir dedim içimden. Benim niye aklıma gelmemişti bu.. Ben bir sonraki eğitim yılı için Marmara Üniversitesi'ne gitmeyi seçmiştim. Ama artık iş içten geçmişti. Yaz boyunca 2 günde bir telefonda ortalama 10'ar dakikalık telefon görüşmeleri yaptık. Tamam olm, bu iş olacak diye yorumluyordu çevremdekiler bu durumu. Bense sazanlayacak değildim. Hayatın bana kapattığım köşeden gol atmasına alışmıştım çünkü..
Bir yaz öyle şarkıda dediği gibi camdan cama misali telefondan telefona geçti. Öte yandan, kıza bir yol sonra Marmara'da okuyacağımı söylememiştim.. Ama iş bu ya, birilerinden duymuş. Onu da sonradan öğrendim.
Bu arada bu kızla ilgili ilginç şeylerden biri de, ne zaman onu düşünsem otobüs durağında karşıma çıkması ve işim olmamasına rağmen onunla birlikte okula gitmek için onunla aynı otobüse binmeyi tercih etmemdir. Telepatisel bir şey miydi neydi?
Benim kıza olan meyilimi belli etmesi açısından bir ders gaza gelip, bir kağıda bir şeyler karalamışlığım da vardı öte yandan.. İçimden ne geçiyorsa, onun hakkında ne hissediyorsam her şeyi yazdım. Ve bir gün bu kağıdı ona verdim.. kağıdı verir vermez okumaya kalktı.. Elini tuttum, ve "eve gidince oku" dedim. Ve söz vermesini istedim. Söz dedi, ama sözünü tuttu mu, bilemiyorum.
Bir mesaj attı bana bu olaydan sonra ve kendimi ve hissettiklerimi çok güzel anlattığımı, ve böyle bir mektubu okuduğu için mutlu olduğunu belirtti.. Bunu bir ilan-ı aşk mektubu olarak tanımlamıştı.. Haklıydı da zira.. Liseli aşık gibi uzun uzun 3 sayfaya döşememiştim duygularımı. Yer yer aşık gibi konuştuğum bölümler de mevcuttu. Aşk mektubu da denebilirdi aslında lan. Şimdi tekrar düşününce hak verdim.
Neyse efenim, hayli uzattım buraya kadar okumaya devam eden varsa, fazla uzatmamaya çalışarak devam etmeye çalışacağım.
Geçtiğimiz sene, kız üniversite son sınıftadır, İzmit'te kalmaktadır.. ben ise Marmara'da formasyon almaktaydım aynı zamanlarda ve Üsküdar'da ikamet etmekteydim.. Marmarada 180 kişilik amfi'de 170 kızın olması sebebiyle, ben bu kızı yine unuttum. Yani ben n'apayım arkadaş? Marmara'da her gün bir kıza yazılsam, eğitim yılı biter yani. ortam böyleydi..
Kız da zaten duyduğum kadarıyla İstanbul'a geçişimi benden değil de başkalarından öğrenince bozlulmuş bu duruma. Ara sıra mesajlaşıyorduk artık. Nadir gittiğim İzmit günlerinde ise şansızlık eseri onu göremiyordum. Bir garip dönemdi..
12 Şubat 2008 günü Yalova'dan arabalı vapura bindim, İstanbul yolcusuydum her zamanki gibi... Hava buz gibiydi doğal olarak. Kafamda her zamanki gibi türlü türlü senaryolar kuruyorum. Ya batarsak? falan diye. En iyisi birilerini arayayım, vakit geçer hem dedim.. Telefon rehberini kurcalarken adını gördüm.. Esin.. (Oha!.. olm adını verdi, diyen var mıdır ki şu an bunu okurken..) Bir an cesarat ettim ve aradım yaşanmış onca garipliğe rağmen.. Millet içeriye girmiş, sıcak içecekler içerek ısınmaya çalışırken, ben deli gibi dışarıdaydım ve kızla konuşuyordum. Her yanım titriyordu soğuktan. Zatürre olacağımı düşünmedim değil bir an. Yaklaşık bi' 15 dakika konuştuk telefonda. Tabii o esnada içerideki herkes dönmüş beni izliyor. Umursamadım bana bakanları.. Bir türlü görüşemediğimiz halde, "görüşürüz" diye kapattık telefonu karşılıklı.. Bir müddet daha dondum öyle.. Sonra birden arabesk moda girdim anlamsız yere ve "Soğukdan her yanım titremiş olsa da, sesini duymak yetti bana" yazdım ve bunu kıza mesaj olarak attım.
Kızdan gece yatağıma girmek üzereyken bir mesaj geldi. Bir türlü yüzyüze rahat konuşamadığımızı ve bir ara uygun bir zamanda konuşmamızın iyi olacağını belirten bir cevap yazmıştı.. Daha uzun bir mesajdı ama şimdi bu yazıyı yazarken, kalkıp telefona gidip bakmaya üşendim. Hala saklıyorum o mesajı. Yazıdaki cümleleri ilk okuduğumda bana olumsuz bir cevap vereceğini hissettim. Aksini iddia edenler de oldu.. ama kendi düşüncem daha ağır bastı ve tam 3 yıl önce yolda yürürken tanıştığım, baya bir samimiyeti ilerlettiğim, yaz günlerinde telefonda konuştuğum, aşk mektubu yazdığm, arabesk mesaj attığım hatun kişiyi o günden beri ne aradım ne de bir daha mesaj attım..
Bilmem reddedilmekten mi korktum..ama aramadım.. Konuşmak istemedim. Oysa reddedilmeye alışıktım. İlk defa Lise-3'te reddedilmiştim ve o günden sonra birkaç kez daha gelmişti bu başıma. Alışıktım yani..
Aslında kızın bu olaydan birkaç hafta sonra numarasını değiştirmiş olduğunu bana haber vermemesine de bozulmuştum biraz. Hem görüşmekten bahsediyor, hem de numarasını değiştirdiğini söylemiyor.. Bunu başkasından duymak da beni rahatsız etti.
Velhasıl kelam..siz söylemeden ben söyleyeyim.. o hikayedeki mal bendim..
Acaba Esin bu yazıyı okur mu? diye düşündüm şimdi. İhtimal vermiyorum diyebilirim ama. Teknolojiyle arası iyi değildir. Hem nereden bulacak bu blogu. Kim bilir şimdi n'apıyor? Yeni numarası var bende.. ama ne aramak ne de mesaj atmak geliyor içimden..
Nokta.
Öyle olmadığı sonradan anlaşılcaktı ama.. Buluşmamıza yarım saat kala telefonuma gelen mesajda, birlikte kaldığı kuzenin bir işi çıktığını, ve de kuzeniyle gitmesi gerektiğini belirten bir mesaj attı. En azından ekilmedik lan! diye bakmıştım ben bu olaya..
Daha sonraki günler.. biz dışarıda bir türlü görüşemiyorduk ama okulda sürekli muhabbet ediyorduk. Onu tek başına bulduğum zamanlar azdı ama, ekseriyetle onun arkadaş ortamına giriyordum, onu tanımaya çabalıyordum. Hakkında birçok şey öğrenmiştim ama hala istediğim şeyi söyleyememiştim ona.. Ne zaman tek başına yakalasam onu, tam mevzuyu açacakken bir sorun çıkıyordu.. Dışarıda buluşma tekliflerimi de garip bahanelerle geri çeviriyordu. İçten içe gıcık oluyordum bu duruma, ama belli etmiyordum.
Gel zaman git zaman bu sürüncemeli durum sene sonuna kadar devam etti. Finallere girdik. En son girdiğim finalin çıkışında onu gördüm yanındaki arkadaşlarıyla birlikte.. Konya'ya gideceğini, orada formasyon eğitimi alacağını söylermişti (3 ay boyunca). Hassiktir dedim içimden. Benim niye aklıma gelmemişti bu.. Ben bir sonraki eğitim yılı için Marmara Üniversitesi'ne gitmeyi seçmiştim. Ama artık iş içten geçmişti. Yaz boyunca 2 günde bir telefonda ortalama 10'ar dakikalık telefon görüşmeleri yaptık. Tamam olm, bu iş olacak diye yorumluyordu çevremdekiler bu durumu. Bense sazanlayacak değildim. Hayatın bana kapattığım köşeden gol atmasına alışmıştım çünkü..
Bir yaz öyle şarkıda dediği gibi camdan cama misali telefondan telefona geçti. Öte yandan, kıza bir yol sonra Marmara'da okuyacağımı söylememiştim.. Ama iş bu ya, birilerinden duymuş. Onu da sonradan öğrendim.
Bu arada bu kızla ilgili ilginç şeylerden biri de, ne zaman onu düşünsem otobüs durağında karşıma çıkması ve işim olmamasına rağmen onunla birlikte okula gitmek için onunla aynı otobüse binmeyi tercih etmemdir. Telepatisel bir şey miydi neydi?
Benim kıza olan meyilimi belli etmesi açısından bir ders gaza gelip, bir kağıda bir şeyler karalamışlığım da vardı öte yandan.. İçimden ne geçiyorsa, onun hakkında ne hissediyorsam her şeyi yazdım. Ve bir gün bu kağıdı ona verdim.. kağıdı verir vermez okumaya kalktı.. Elini tuttum, ve "eve gidince oku" dedim. Ve söz vermesini istedim. Söz dedi, ama sözünü tuttu mu, bilemiyorum.
Bir mesaj attı bana bu olaydan sonra ve kendimi ve hissettiklerimi çok güzel anlattığımı, ve böyle bir mektubu okuduğu için mutlu olduğunu belirtti.. Bunu bir ilan-ı aşk mektubu olarak tanımlamıştı.. Haklıydı da zira.. Liseli aşık gibi uzun uzun 3 sayfaya döşememiştim duygularımı. Yer yer aşık gibi konuştuğum bölümler de mevcuttu. Aşk mektubu da denebilirdi aslında lan. Şimdi tekrar düşününce hak verdim.
Neyse efenim, hayli uzattım buraya kadar okumaya devam eden varsa, fazla uzatmamaya çalışarak devam etmeye çalışacağım.
Geçtiğimiz sene, kız üniversite son sınıftadır, İzmit'te kalmaktadır.. ben ise Marmara'da formasyon almaktaydım aynı zamanlarda ve Üsküdar'da ikamet etmekteydim.. Marmarada 180 kişilik amfi'de 170 kızın olması sebebiyle, ben bu kızı yine unuttum. Yani ben n'apayım arkadaş? Marmara'da her gün bir kıza yazılsam, eğitim yılı biter yani. ortam böyleydi..
Kız da zaten duyduğum kadarıyla İstanbul'a geçişimi benden değil de başkalarından öğrenince bozlulmuş bu duruma. Ara sıra mesajlaşıyorduk artık. Nadir gittiğim İzmit günlerinde ise şansızlık eseri onu göremiyordum. Bir garip dönemdi..
12 Şubat 2008 günü Yalova'dan arabalı vapura bindim, İstanbul yolcusuydum her zamanki gibi... Hava buz gibiydi doğal olarak. Kafamda her zamanki gibi türlü türlü senaryolar kuruyorum. Ya batarsak? falan diye. En iyisi birilerini arayayım, vakit geçer hem dedim.. Telefon rehberini kurcalarken adını gördüm.. Esin.. (Oha!.. olm adını verdi, diyen var mıdır ki şu an bunu okurken..) Bir an cesarat ettim ve aradım yaşanmış onca garipliğe rağmen.. Millet içeriye girmiş, sıcak içecekler içerek ısınmaya çalışırken, ben deli gibi dışarıdaydım ve kızla konuşuyordum. Her yanım titriyordu soğuktan. Zatürre olacağımı düşünmedim değil bir an. Yaklaşık bi' 15 dakika konuştuk telefonda. Tabii o esnada içerideki herkes dönmüş beni izliyor. Umursamadım bana bakanları.. Bir türlü görüşemediğimiz halde, "görüşürüz" diye kapattık telefonu karşılıklı.. Bir müddet daha dondum öyle.. Sonra birden arabesk moda girdim anlamsız yere ve "Soğukdan her yanım titremiş olsa da, sesini duymak yetti bana" yazdım ve bunu kıza mesaj olarak attım.
Kızdan gece yatağıma girmek üzereyken bir mesaj geldi. Bir türlü yüzyüze rahat konuşamadığımızı ve bir ara uygun bir zamanda konuşmamızın iyi olacağını belirten bir cevap yazmıştı.. Daha uzun bir mesajdı ama şimdi bu yazıyı yazarken, kalkıp telefona gidip bakmaya üşendim. Hala saklıyorum o mesajı. Yazıdaki cümleleri ilk okuduğumda bana olumsuz bir cevap vereceğini hissettim. Aksini iddia edenler de oldu.. ama kendi düşüncem daha ağır bastı ve tam 3 yıl önce yolda yürürken tanıştığım, baya bir samimiyeti ilerlettiğim, yaz günlerinde telefonda konuştuğum, aşk mektubu yazdığm, arabesk mesaj attığım hatun kişiyi o günden beri ne aradım ne de bir daha mesaj attım..
Bilmem reddedilmekten mi korktum..ama aramadım.. Konuşmak istemedim. Oysa reddedilmeye alışıktım. İlk defa Lise-3'te reddedilmiştim ve o günden sonra birkaç kez daha gelmişti bu başıma. Alışıktım yani..
Aslında kızın bu olaydan birkaç hafta sonra numarasını değiştirmiş olduğunu bana haber vermemesine de bozulmuştum biraz. Hem görüşmekten bahsediyor, hem de numarasını değiştirdiğini söylemiyor.. Bunu başkasından duymak da beni rahatsız etti.
Velhasıl kelam..siz söylemeden ben söyleyeyim.. o hikayedeki mal bendim..
Acaba Esin bu yazıyı okur mu? diye düşündüm şimdi. İhtimal vermiyorum diyebilirim ama. Teknolojiyle arası iyi değildir. Hem nereden bulacak bu blogu. Kim bilir şimdi n'apıyor? Yeni numarası var bende.. ama ne aramak ne de mesaj atmak geliyor içimden..
Nokta.
22 yorum:
sabrınıza hayran kaldım mr. ortega
23 Kasım 2008 12:08blogtaki son hikayeye bakarak diyebilirim ki;benzer bir şeyi radyo günlerinde ben de yapmış,adını da 'bir kaç megaherzt üzerinden ilan-ı aşk denemesi' koymuştum.
23 Kasım 2008 13:10ama şimdi aynı şeyi yapmam.çünkü bir erkek mahremiyetine giren bir kadını korumalı diye düşünüyorum çok uzun zamandır.keşke e.nin adı geçmeseydi bu yazıda.
acizane:arama derim o yeni numarayı.varsın 'keşke'ler arasında kalsın.varsın 'küskün omuzlu bir yürüyüş' olsun.
seviyorsan peşinden gitmelisin
23 Kasım 2008 13:59Tipik kız yorumu.
23 Kasım 2008 14:03yok yahu tamam çok güzelde ben yapamam böyle bişeyi. hele unutup unutup geri dönme kısmı beni benden aldı sınıfta 170 kız varken nasıl aklına tekrar geliyor yahu. hislerimi anlatamıyorum şuan :D seviyorsam peşinden gideyimde oda kararını bilsin saçmalamasın
23 Kasım 2008 16:39abi numarayı da değiştirip haber vermiyosa sallicaksın tabii ki,biri gider bini gelir boşversene :)
24 Kasım 2008 01:27Klasik kız tribidir hocam. Sana kesin bir yanıt vermez. Yedekte tutma değildir bu ama. Hiçbir zaman sana evet demeyecektir ama hayır da demez. Sen onunla ilgilendikçe hoşuna gider çünkü. Egosunu tatmin etmektedir bir anlamda. O yüzden süründürür böyle.
24 Kasım 2008 02:45En iyisini yapmışsın. Muhtemelen yüzyüze konuşalım dediğinde "ben bi sevgili buldum, artık peşimden koşma benim" tarzında bir konuşma yapacaktı.
Ayrıca bölümü merak ettim 170 kızlı sınıfları duyunca bir inşaat müh. bölümü erkeği olarak. :)
Tipik erkek yorumu bırakırdım buraya ama vazgeçtim. : )
24 Kasım 2008 03:59Zoma,
24 Kasım 2008 04:32Üniversitede İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okudum. Oradaki mevcut 42 kız, 10 erkekti yanılmıyorsam.
Yazıda bahsettiğimise Marmara Üniversitesindeki İngilizce Öğretmenliği formasyonuydu.
40 kişilik sınıfında 3 adet erkek (biri gay, diğer ikisi de adaştı) olan bir ingiliz dilbilimi mezunu olarak, üniversitede "mühendislik vs yabancı dil" partileri düzenleyip parayı kıracaktı bu deli gönül ancak olmadı.
24 Kasım 2008 04:35ortega
24 Kasım 2008 07:03Lays'in Mexican Salsa patates cipsini yemeye başladım bu yazıyı okumaya başladığımda, bittiğinde yarısına gelmiştim, artık ben mi çok hayvanım yumuluyorum yok mu sen mi çok uzun yazmışsın bilmiyorum...
ne diyorduk evet...
aşk bize gülmeyecek mi
her şey haram bize
hiç kimseyi haketiğinden fazla sevmeyeceksin abi
4 S kuralı,
evet misyonumu tamamladım ben gidiyorum
pek kıymetli vuduuğğ han'fendi,
24 Kasım 2008 08:41Bir kez daha sınıfınızdaki erkek popülasyonundan bahsetmiştiniz ve o zaman da iki adaş olduğunu yazmıştınız. Adaş olanlarla derdiniz ne kuzum sizin? İsimleri atıyorum "Haydarcan" olsa bile, adaşlar da insandır :D
sayın uçan hollandalı,
Bu yazı kimseye hayatın anlamını veremezdi ama sizin yorumunuz tam anlamıyla bir ders niteliğindedir.. Hayatın anlamı o yorumda saklıdır hakikaten de.
Kafamın etini yedin E. diye
24 Kasım 2008 09:05böyle güzel hatun
şöyle alımlı falan
hesapta maç izlerdik ama o adam soldan içeri daldın diye Bayan E. hakkında yorumlarını dinlerdik
Olmamış vazgeçmek : )
Hala güzel ve de alımlı olduğunu düşünüyorum da.. vazgeçtim işte kardeşim.
24 Kasım 2008 09:59Her seçim bir vazgeçiştir nihayetinde :D
pek doğru etmemişsiniz bence=/ en azından o görüşmeyi bir şekilde yapıp net cevap istemeliydiniz, zoma'nın dediği gibi yapıyorduysa vazgeçmeliydiniz.. gidin öyle yapın gibi demiş olmamayım da hala geç değildir belki=)
24 Kasım 2008 10:36yada boşverin bunların hepsini yarın porto'yu n'apacaz onu söyleyin=)
Sonuna kadar okudum xD
24 Kasım 2008 11:08Şu vapurda kızı tesadüf uğruna arama ve 15-20 dakika kadar soğukla cebelleşme bölümü hoşuma gitti. Hoşuma gitti derken bende sıcacık ev varken kızla konuşmak uğruna nedense hep balkona çıkarım :D
Olm yine askerlik damarın tuttu herhalde..O hatuna da yazan yazana arkadaş,alayınız apaçisiniz olm.. :D
24 Kasım 2008 13:36koçum benim bee.deli yazmışsın valla.ben de ing dili ve edeb bölümü mezunuyum.kız popülasyonu aşırı olmasına rağmen böle git geller bende yaşadım.hatta bugün sırf 3sene önce konuştuğum bi kız için şehir seçtim.okutmanlığımı o kızı görmek için o şehirdeki üniversiteyi tercih ettim.bunlar güsel duygular..ayrıca FBli olman da hoşuma gidiyor.var sende benden parçalar bee
24 Kasım 2008 15:01öncelikle dikkatinize hayran kaldım mr ortega :) sınıfta topu topu 3 erkek olup ikisinin de adı ahmet olunca garibine gidiyor insanın izninizle. kadınlar hamamında üniversite okuduğunuz için siz anlayamazsınız derdimi :)
24 Kasım 2008 23:04yazıyı büyük bi keyifle okudum mutlu sonla bitmesini çok istedim ama başlangıcından belliydi bu işin sıkıntılara gark edecei insanı flying dutchman güsel demiş 4S hakkında ama burada durum sanki biraz daha farklı bide içinde kalıcaına .... kalsın vardır acaba ne olucaz ne olurduk fikirleri ve hayalleriyle kendini yiyip bitirmektense bence yeni numarada varsa arayıp arkadaşın bi halini hatrını sormak eski günlerin hatırına son bi durum analizi yapmak imkan dahilindeyse tabi bunlar olmadı telefondan devam ettirip işin sonunu görmekte fayda vardır die düşünüorum tabiki tercihler kişilere aittir benimki sadece nacizane bi tavsiye hayırlısı olsun dielim geçelim =))
25 Kasım 2008 05:30Sen mi tuhafsın,Esin hanım mı tuhaf? :D
25 Kasım 2008 09:50o esin bendim :P
6 Ocak 2009 05:40bu gibi uzun yazıları okumak pek huyum değildir ama baştan sona okudum yazınızı.mutlı sonla bitmesini beklerdim ama (:
Yorum Gönder