Enke'nin Ardından


"Türkiye'de futbolcuları canlı izlemeye derbiler hariç maksimum 15-20 bin kişi giderken, girdiği bunalım sonrası intihar eden Enke'nin cenazesi için 40 bin Alman stattaydı. Başka söze gerek yok herhalde, anlayana. Sadece futbola değil, hayata bakışımız bile çok farklı. Hem de çok...
"

Bülent Tuncay / Fotomaç
Read More

Platini'nin Büyük Takımı, Henry'nin Eli ve Avrupa'nın Zencileri


İrlandalılar için Avrupa'nın zencileridir derler. Fransızlar içinse küstah, kibirli vb. ithamlar vardır. Az önce biten Fransave İrlanda arasında oynanan Dünya Kupası Baraj maçından sonra İrlandalıların hakikaten de Avrupa'nın zencileri olduğu, tarihleri boyunca pek çok kez mağdur oldukları makus talihlerinin devam ettiği üzerine konuşulabilir. Fransızları ise Henry'nin eli üzerinden değerlendirmek mümkün müdür? Aslında pek değildir. Lakin muhtemelen maçı izleyenler ve de daha sonra özetleri izleyecek kişiler Henry vasıtasıyla Fransızlara sağlam sallayacaklardır. Hep beraber bu kervana katılmak elzemdir sanki.

Öncelikle İrlanda'yı seven bir insan olarak elenmelerine hayli üzüldüğümü belirteyim. Öte yandan Henry'i seven bir insan olarak da ilginç bir duruma düştüğümü de ekleyeyim. Daha önce Maradona'dan bahsederken yazmıştım, insan bazen sevdiği insanların hatalarını, ayıplarını görmezden gelemeye çalışır diye. Henry'e şu an çok büyük bir öfke duyduğumu söyleyemem. Zira günümüzde futbol tamamen "zafere giden her yol mübahtır" felsefesine göre oynanıyor artık. Ne var ki, diğer tarafta İrlanda güme gidince insan üzülüyor elbette.

Neyse olan oldu. Platini'nin Fransa'sı öyle ya da böyle Dünya Kupası biletini eline aldı. Ve sanırım daha kupa başlamadan en çok antipati toplayan takımlar listesine kafadan giriş yapmış oldular.

Yazıyı üç espirili yorumla bitirmek gerekirse;

  • Aslında Henry iyidi de Barca'ya gidince bozuldu. Fırsattan istifade Barca'ya da sallayayım.
  • Hem zaten bu Fransızlar zaten kaba etlerini yıkamıyordu değil mi? Her şey beklenir lan bunlardan.
  • Ve son yorum da Platini'den gelsin, "Büyük takımlar hileyle, hurdabazlıkla Dünya Kupası vizesi almakla övünür, küçük takımlar ise dürüstçe oynarak kaybetmenin samimiyetiyle övünür".


Read More

Doğan Görünümlü Şahin

Hadiseden hala haberi olmayan varsa, onları önce şurayı okumaya davet edelim. Sonra da yazalım üç beş satır.

Olayda düzenbazlık vardır. Bu basketbolun da resmen içine ettiğimizin göstergesidir. Basket maçlarında çıkan olayların ardından topu holigan ruhlu futbol taraftarına atan yöneticilerin ve teknik heyetteki isimlerin de ne olduklarını böylece ikinci kez görmüş olduk (birincisi Efes Pilsen'in yönetim destekli doping hadisesi..pardon orada Kerem Gönlüm'ün hiçbir suçu yoktu değil mi? İçtiği çaydan olmuştu). Ayrıca burada komik bir durum da var. Önceki sayfalarda da yazılmış. Hazırlık maçı olayının mantığını çözen beri gelsin. Düşünüyorum düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum.

Galatasaray Spor Kulübü'nün sorumlu kişilerin ilişiğini kesmesi olması gereken bir davranıştır. Aksi olsaydı üzerine saatlerce konuşmamız lazımdı. Normal bir olay yani.

Öte yandan aynı şey Fenerbahçe'de yaşanmış olsaydı, bütün maçları kaybederek küme düşmekten daha fazla koyardı. Zira savunulacak hiçbir yanı olmayan bir durum. Federasyonun gereğini yapacağı konusunda şüphelerim var. Bunun Galatasaray'la da alakası yok. Ligin güçlü ekiplerine diklenemezler. Bu ülkede işler böyle yürüyor.

Nokta

latife: Galatasaray Spor Kulübüne bir öneri; Caster Semenya'yı da transfer edip hem erkekler hem de bayanlar atletizm takımlarında oynatsa ya...

Read More

Adnan Polat Cinsiyetçi Midir?


Adnan Polat: "Bir kadının tahriki güzelim maçı çığırından çıkardı".

Günün sorusu: Adnan Polat cinsiyetçi midir? Bu hareketi yapan bir erkek taraftar olsaydı, "Bir erkeğin tahriki maçı çığrından çıkardı" mı diyecekti? Soruyu Uçan Hollandalı'nın "Biri Bana Anlatsın vol.3" yazısından esinlenerek soruyoruz.

Anket yapmışız canlar ekolünden gidelim. Adnan Polat cinsiyetçi midir diye soralım.
For English press nine. Is Adnan Polat sexist or not?


not: bir blog yazarı ya da mahallenin manavı hayri abi böyle bir yorum yapsa, o cinsiyetçi midir değil midir diye bir tartışma konusu açmayız tabii. kurumları yöneten, kitleleri etkileyen, ve de gündemde olan isimlerin beyanlarını daha çok dikkate alıyoruz.

Read More

Futbolcular Sefilleri Oynuyor

Fenerbahçelilere kasap manav "haram" oldu. Kaptan Onur meyve fiyatlarını görüne şaşıp kaldı. Fırında ekmeğin fiyatının 60 lira olduğunu duyunca derin bir "oh" çekti.

Et yemeklerine paydos ettiklerini söyeleyn futbolculardan Tuğrul şöyle konuştu: "Haftada ancak 250 gram kıyma götürüyorum"

***

Haber ünlü bir isme ait. Hürriyet'ten tanıdığımız İlhan Söyler. Geçenlerde sanırım Yemen Ekşioğlu demişti, "Bazı üst düzey takımları saymazsak, Türkiye'de futbolcuların para kazanmaları çok zor. Yani eskiden futbolcuya kız verilmezdi, bugün de verilmez". Aşağı yukarı böyle bir şey söyledi işte. Ne derece doğru bir yorumdur, orası tartışılır.

Yukarıda Fenerbahçelilere kasap manav "haram" oldu denmiş. Ülke futbolunun gelişimi, ücretlere de iyi yansıdı tabii. Nereden nereye dedirtiyor insana bu fotoğraf.

not: Erkan K.rendeci arşivinden...
Read More

Luganooooo



Spiker feci gaza gelmiş...
Read More

Samimiyet Sorunsalı

Maçtan önce biri deseydi ki, bu maçta olay çıkacak, tribünden sahaya girenler olacak, basketbolculara saldıranlar olacak, ortalık karışacak vs. Aranızda bu tahmine şaşıran çıkar mıydı? Çok az kişi inanmazdı herhalde. Onlar da hala saf bir şekilde ezeli rekabet ebedi dostluk anlayışı taşıyor olanlardır.

Ezeli rezalet yazmış gazetenin biri. Evet. Durum aynen öyle. Hangi takım ev sahibi olursa olsun, rezil görüntüler yaşanıyor. Önce bu gerçeği kabul edelim diyeceğim ama aklı selim yorum yapabilen bazı Galatasaraylılar dışında çoğunluk hayli ilginç savunmalar yapıyor dün geceden beri. Üstelik benzerini yıllardır Fenerbahçelilerin yaptığını iddia ediyordu bu kişiler. Garip öyle değil mi? Demek ki neymiş? Herkes rengince yorum yapıyormuş. Bunu Lugano-Keita benzetmesinde yazmıştık zaten. Hatırlayanlar çıkacaktır.

Tekrardan istisnalar hariç diyerek şunu anlatmak isterim; bizim en büyük sorunumuz samimiyetsizlik. İki kere iki dört ise tribün olaylarının sorunu da samimiyetsizlik. Hem tribündekiler, hem yöneticiler ve tabii ki medya. Bu konularda kimse samimi değil. Bunu dün gece bir kez daha gördük. Adnan Polat, Haldun Üstünel vb. Galatasaray yöneticilerinin son futbol derbisiyle ilgili onca yorum ve sözünün ardından dün gece yaşananlara bakınca ve kıllarını kıpırdatmadıklarını görünce (hepimiz çıkan her pislik olayda yöneticilerin destur verdiğini biliyoruz di mi? kandırmaya gerek yok birbirimizi), Galatasaray yöneticilerinin samimi olmadıkları ortaya çıktı. Fenerbahçe cephesindeyse seyirci çıkarılmadan sahaya çıkmayacağız mesajı verildikten sonra, bu sözler yutuldu. Belki de bir dönüm noktası olabilirdi ama dik duramadı Fenerbahçe yönetimi. İddiaya göre hükmen yenik sayılırsınız telkini nedeniyle, tekrardan sahaya çıkılmış. Doğru mudur? Kim bilir? Burada da Fenerbahçe yöneticilerinin samimi olmadıkları ortaya çıktı. Medyanın samimiyetsizliğinden sabah akşam dem vuruyoruz zaten, gelelim tribünlere...

Şimdi Fenerbahçe'nin ev sahipliği yaptığı bir maçta sahaya girenler olduğunda ya da sahaya cisim atıldığında "ezikler, pislikler, çirkefler" diye yorum yapan kişilerin, benzer şekilde daha maç başlamadan sahaya bozuk paralar attığını, VIP'te babasıyla oturan bir çocuğun formasından kıllanarak kendinden geçmesini (o babanın aklını şaşayım tabii, orası ayrı konu ama mevzu ıskalanmasın), ve hareket çekildi diye (malum bayan şahsın orta parmağı) tahrik olduk sözlerini görünce insan neresiyle güleceğini şaşırıyor.

Fenerbahçe taraftarı Efesli oyuncudan tahrik olunca, sahaya girince ezik, pislik vs. Fenerbahçe taraftarı son derbide Arda, Keita, H.Balta'nın hareketleriyle tahrik olunca ezik, pislik, vandal vs.

Galatasaraylı taraftar saha kenarındaki bir hatuna kızıp, sahaya giriyor, ve nedense gidip bir basketbolcuya vuruyor, ama siz bunu tahrik vardı ondan öyle oldu diye geçiştiriyorsunuz.

Arkadaş önce samimi olalım. Tahrik varsa, Efeslilerin yaptıklarında da tahrik vardı diyelim. Derbide Keita'nın, Arda'nın, H.Balta'nın hareketlerinde de tahrik vardı diyelim o zaman. Derdimiz tahrikse evvela bunları kabullenelim. Biraz samimi olalım. Denebilir ki, kimse tahrik olmasaydı. Bu da bir yorumdur ve daha makul olan bir yorumdur, fakat önce şu tahrik olma meselesinde samimi olmamız lazım. Daha sonra tahrik olmamak gerektiği üzerine konuşuruz. Önce samimi olalım ki, şu problemi çözmeye niyetimiz olduğu anlaşılsın.

Sen olaya hala, yok arkadaş ben olayları işime geldiğince yorumlarım. Biz Kadıköy'deki son maçın rövanşını aldık diye bakıyorsan olaya; emin ol ki, karşı taraf şimdiden rövanşı beklemeye başladı. Yöneticisinden tut, taraftarına kadar. Ciddi bir önlem alınmazsa, yaşanacak olayları tahmin etmek güç değil. O gün geldiğinde, ömrümüz de vefa ederse, buradan aynı şeyleri yazıyor olurum sanırım. Aksi olur da güzel bir oyun oldu. Fener şöyle oynadı, Cimbom şöyle oynadı diye yazarsak ne mutlu ama gidişata bakınca, öyle olmayacağını görmek zor değil. Kısır döngü devam edecektir..

Son olarak maç için iki cümle etmek gerekirse. Okul yıllarında basket takımında oynamış biri olarak ucundan kıyısından bir yorum yapayım, genel olarak kötü bir oyun vardı. Mücadele her derbide olduğu gibi iyiydi öte yandan. Maçın genelinde daha derli toplu olan taraf Galatasaray'dı. Yani galibiyetleri -basketbol dışı olayları unutursak- normaldir. Tanjvic'in acilen bu takımın başından gönderilmesi gereklidir. Normal şartlar altında Fenerbahçe'nin iyi konsantre olması ve güzel bir oyunla maçı alması gerekirken, her zamanki gibi olmadık işler yapan bir Tanjevic vardı. Ne denir ki? Tez elden kurtuluruz umarım.


Read More

Ayşe Arman Jr. Olma Yolları Taştan


Gazete Habertürk'ün Pazar ekinde Helin Avşar'ın Taraf gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı ile yaptığı röportajda yayımlanan fotoğraflardan biridir bu. Buna benzer başka kareler de var. Hele bir kare var; Helin Avşar, Rasim Ozan Kütahyalı'nın göğüs kıllarından papatya falı bakıyor misal. Ah şu papatya falları..

Bütün bu pozlar, sansasyon olma çabaları insana ister istemez Helin Avşar hanımefendi yoksa Ayşe Arman Jr. olma yollarında mı sorusunu getiriyor akıllara. Aman ha ! Zaten biri yetiyor şu ülkeye, bir de piknik boyunu kaldıramaz bu bünyeler.
Read More

Antonio De Nigris

Bir dönem Türkiye'de de oynayan Meksikalı Antonio De Nigris geçirdiği kalp krizi nedeniyle 31 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bizler onu daha çok Kadıköy'de Fenerbahçe ağlarına gönderdiği bir gol sonrası yüzüne taktığı maskeyle hatırlıyoruz. Bu hareketinden sonra kart görmüştü. Ülkesinde bu tarz gol sevinçlerinde kart görülmediği için şaşırdığını söylemişti futbolcu.. Hey gidi. Biri daha terk-i diyar eyledi.

Huzur içinde yat De Nigris.

Not: Bu arada yetkililer olayın Fenerbahçe'yle alakası olup olmadığını araştırıyormuş. (diz iz e gönderme tu bir takım medya kuruluşları, hani ölü üzerinden rant peşinde koşanlar var ya, ondan...)

Read More

GDT (Genetiği Değiştirilmiş Topçular)

Sabri Sarıoğlu

İbrahim Üzülmez

Daniel Güiza
Read More

Beşiktaştan Galatasaray'a Sevgilerle


Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Adnan Polat'ın Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi için "Gönlüm Beşiktaş'tan yana" temennisini görünce, aklıma eski bir pankart geldi. Öncelikle, sıradan bir Galatasaray taraftarının derbi için gönlünün Beşiktaş'tan yana olduğunu beyan etmesini normal karşılayacağımı, lakin Galatasaray Başkanının böyle ifadelerde bulunmasını doğru bulmadığımı belirteyim. Zira bu tarz söylemleri her yana çekebilirsiniz. Başkanlar ehemmiyeti her daim fazla olan derbiler öncesi ve sonrası biraz daha ölçülü konuşmalı bana kalırsa.

Pankarta gelince, Galatasaray'ın Fenerbahçe'yle oynadığı bir derbide Beşiktaşlılar tribüne Galatasaray'a sevgilerini sunan bir pankart asıyor.

Şöyle yazıyor gazete küpürünün üzerinde;


"Bir dostluktur gidiyor ama biraz geç kalındı... Eskiden üç büyüklerin taraftarları, aşırı rekabet havasından olacak birbirlerini düşman gibi görürken, ligde düştükleri durum onları yakınlaştırmaya başladı... Galatasaray'ın son Fenerbahçe maçında tribünde oturan bir grup Beşiktaşlı, Galatasaray'a moral vermek için üstünde, "Beşiktaş'tan Galatasaray'a sevgilerle" yazılı bir pankartla gelmişti... İyi hoş, ama 50 milyonluk Beşiktaş'ın durumu da pek iç açıcı değil... Puan 26 ve daha Göztepe, Gaziantep, Zonguldak gibi üç zorlu maç var."

***

İlginç öyle değil mi? Ne dersiniz, önümüzdeki hafta Beşiktaş ve Fenerbahçe arasında oynanacak derbide, Adnan Polat'ın sözlerinden esinlenerek tribüne "Galatasaray'dan Beşiktaş'a sevgilerle" pankartı asan Galatasaray'lı bir grup çıkar mı acaba? Olur mu olur...

foto: E. Küçükrendeci arşivinden...

düzeltme: Önce 1981-82 sezonu dedik ama doğru tarih 4 Mayıs 1980'miş. Yani 1979-80 sezonuna ait bir fotoğraftır...


Read More

Ali Şen - Ömer Çavuşoğlu


Sene 1981. Ali Şen ve Ömer Çavuşoğlu ikilisi su kayağa yaparken objektife böyle poz verme gereği duymuşlar. Koreografinin ismi; "İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız" olsa gerek. Öte yandan, bu tip mayoların o dönemlerde kalması, artık çok az tercih ediliyor olmasına şükretmeliyiz. Kesinlikle...

foto: Esat Yağcı'nın arşivinden.
Read More

Okul Açık


- Abi aldım biletleri.
+ Hangi tribünden aldın ?
- TT
+ O ne ya?
- Türk Telekom işte.
+ Anladım.

Aslında anlamadık. Sponsorların bayraklarını diktiği endüstriyellik kalesine çoktan mahkum olmuşuz biz. Daha Telsim Tribünü'nü bile sıcak bulmazken aynı yerin adı "Türk Telekom" oluverdi. İşin vahim olan kısmı ise bu ismin hemen dillere de yansıması oldu. Endüstriyelliğin gereği olarak kulübün sponsor alması olağan bir durumdur, peki ya dillerimize sponsor almanın ne gereği var ki..


Yağmur yağarken hiç lunaparka gittiniz mi? Yaz günlerinde cıvıl cıvıl olan oyuncakların yağmurdan dolayı üzerlerinin branda ile örtülüp sessizliğe mahkum edilmesini anımsıyorsunuzdur elbet. Bir zamanlar "Okul Açık" adıyla bile insanı neşe,heyecan ikileminde sarhoş eden tribünün şimdi "Türk Telekom" adını alınca bir şirket soğukluğuna bürünmesinin yağmurdaki lunaparktan hiçbir farkı yok. Puslu,can sıkıcı ..

Asıl can sıkıcı olan ise bu duruma çabuk alışılmış olması,cümleleri süsleyen sponsorluk ürünü öbekleri söylerken hiç rahatsızlık duyulmaması gibi durumlardır. Biliyoruz,artık zor Türk Telekom yerine Okul Açık diyebilmek. Migros yerine Yeni Açık diyebilmek. Fenerium yerine Numaralı diyebilmek. Şirket isimlerinin yanında duran şu 3 tane kavramın göz göre göre satırlarda erimesi üzücü. Sonradan hayatımıza zorla monte edilen,endüstriyel kültürün sporu esir almasından rahatsız olup, bu kültüre karşı olanların bile diline dolanan o 3 tane şirket isminin de gün geçtikçe benimsenmesi,olağan bir olgu kılıfına sokulması da bir başka üzücü etmen.


Başlıktaki kadar geleneksel olmaya da gerek yok. Sadece bir zamanların değerlerine hançeri aniden indirmeyelim. Emin olun ki bu değerleri hala yaşatmaya çalışanlar var. Tıpkı ekrandaki "FBU" ve "FB Acıbadem" yazılarını ortak değerler bütünüyle birlikte "Fenerbahçe" olarak okuyanlar gibi.

"Alışılmış şeylerden kurtulmayı istemek, onları aşağılamak değil, onlarca aldatılmaya boyun eğmemektir". Alan W. Watts


yazan: northside
grupck.com

Read More

Blind Guardian - The Bards' Song



Now you all know
Şimdi hepiniz biliyorsunuz

The bards and their songs
Ozanlar ve onların şarkılarını

When hours have gone by
Saatler ilerlediğinde

I´ll close my eyes
Gözlerimi kapayacağım

In a world far away
Uzaklarda bir dünyada

We may meet again
Tekrar buluşabiliriz

But now hear my song
Ama şimdi benim şarkıma kulak verin

About the dawn of the night
Gecenin şafağı hakkında

Let´s sing the bards´ song
Ozanların şarkısını söyleyelim

Tomorrow will take us away
Yarın bizi alıp götürecek

Far from home
Evden uzak bir yere

No one will ever know our names
Hiç kimse bizim isimlerimizi bilmeyecek

But the bards´ songs will remain
Ama ozanların şarkıları var olacak

Tomorrow will take it away
Yarın onu alıp götürecek

The fear of today
Bugünün korkusu

It will be gone
Gitmiş olacak

Due to our magic songs
Bizim sihirli şarkılarımız yüzünden

There´s only one song
Yalnızca bir şarkı var

Left in my mind
Aklımda kalan

Tales of a brave man
Cesur bir adamın hikayeleri

Who lived far from here
Burdan uzakta yaşamış birinin

Now the bard songs are over
Şimdi ozan şarkıları sona erdi

And it´s time to leave
Ve Ayrılma zamanı

No one should ask you for the name of the one
Hiç kimse size onun adını sormamalı

Who tells the story
Hikyeyi anlatan kişinin

Tomorrow will take us away
Yarın bizi alıp götürecek

Far from home
Evden uzak bir yere

No one will ever know our names
Hiç kimse bizim isimlerimizi bilmeyecek

But the bards´ songs will remain
Ama ozanların şarkıları var olacak

Tomorrow all will be known
Yarın hepsi bilinecek

And you´re not alone
Ve sen yalnız değilsin

So don´t be afraid
Bu yüzden korkma

In the dark and cold
Karanlıkta ve soğukta

´Cause the bards´ songs will remain
Çünkü ozanların şarkıları var olacak

They all will remain
Hepsi var olacak

In my thoughts and in my dreams
Düşüncelerimde ve düşlerimde

They´re always in my mind
Onlar hep aklımda

These songs of hobbits‚ dwarves and men
Bu hobbitlerin şarkıları‚ cüceler ve insanlar

And elves come close your eyes
Ve elfler gözlerinin yakınına gelir

You can see them too
Onları da görebilirsin
Read More

Islak Islak Bakma Öyle


Ne olur ıslak ıslak

bakma öyle...

***

Gündemin anlamını ve önemi bildiren bir şarkı gelsin. Kimden gelsin? Büyük sanatçı, rahmetli Cem Karaca'dan gelsin. Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle!..





gecenin nemi mi düşmüş gözlerine
ne olur ıslak ıslak bakma öyle
gecenin ne mi mi düşmüş gözlerine
ne olur ıslak ıslak bakma öyle

saçını dök sineme derdini söyle
yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
saçını dök sineme derdini söyle
yeter ki ıslak ıslak bakma


sürerim buluttan tarlaları
yağmurlar ekerim göğün göğsüne
güneşte demlerim senin çayını
yüreğimden süzer öyle veririm

ben feleğin şu çarkına
çomak sokarım
ben feleğin tekerine
çomak sokarım

yeterki ıslak ıslak bakma öyle
ne olur ıslak ıslak bakma öyle

sürerim buluttan tarlaları
yağmurlar ekerim göğün göğsüne
güneşte demlerim senin çayını
yüreğimden süzer öyle öyle veririm

ben feleğin şu çarkına
çomak sokarım
ben feleğin tekerine
çomak sokarım

yeterki ıslak ıslak bakma öyle
ne olur ıslak ıslak bakma öyle

yeterki ıslak ıslak bakma öyle
ne olur ıslak ıslak bakma öyle

Read More

Neden Bu Kadar Çok Ciddiye Alıyorsunuz?


Bu sanal dünya yalan dünya der dururuz ilk günden beri. Ama sanırım bazılarımız bunun hala farkında değil.

Misal, sizin Fenerbahçeli "Ortega" olarak bildiğiniz bendeniz, aslında başka bir blog yazarının belki de ünlü birinin sanal alemdeki ikinci kişiliği olabilirim. Aksini ispat edebilecekler bu tezimi çürütebilirler hemen ama demek istediğim anlaşılmıştır umarım.

Sanal alem başlı başına yalanlarla dolu bir arazi. Bloglar da en kişisel mecralar olduğu için, baştan sona palavralarla dolu olabilir. Bu şaşılmaması gereken bir şey. Yani yazılarını duygulanarak okuduğunuz hatun bir kişi, aslında o muazzam yazısını çekirdek çitletirken yazmış, ve tamamen birilerini etkileyecek bir hikaye uydurma amacıyla klavyenin tuşlarına basmış olabilir. Gelen takdirler ve yorumları okuyunca gerçek sanılan, okuyanda duygu patlamasına sebep olan yalan dolu hikayesinin işe yaradığını görünce içten içe gülüyor olabilir. Daha gerçekçi bir örnek vermek gerekirse. Joe Jonese Ateşdağlı meselesini hatırlayın. İlk çıktığında yazılarını okurken meydana gelen infiali anımsayın. Öyle ya da böyle bir çoğumuz etkilenmiştik. Adamın her yazısı üzerine yorumlar yapmıştık. Sonra ne oldu? Yalan dolan bir adammış meğerse. Diyeceksiniz ki, Uçan Hollandalı'nın blogundan sonra yazmaya başladığı diğer blogun reklamını yapmadın mı? Yapmadım. Evet, orada yazmaya başladığını duyurdum ama benim oradaki amacım geyikti. Muhtemelen fazla ciddiye alındı. Bayağı bir tepki aldım o konuya dair. Biraz da üstü kapalı yazmışız sanırım. Anlaşılmamış.

Neyse, diyeceğim şudur ki, JJA'nın yazılarıyla kendinden geçen bünyeleri hatırlayalım. Sonra da adamın yalan dolan oluşunu. E ne oldu yani? Ne anlatmaya çalışıyorum peki? Şunu izah etmeye çalışıyorum kaç dakikadır, şu blogları bu kadar ciddiye almayın! Birileri size buralardan hayatın anlamını satmaya çalışıyorsa, onlara itibar etmeyin. Gülün geçin. Kendisini dünyanın en komiği zanneden adama gülün geçin. Kendisini dünyanın en güzel kızı zanneden, her gün başka bir erkeğin peşinden koştuğunu iddia eden o hatunlara gülün geçin... Kendisi on numara sinema eleştirmeni zanneden o adamlara, kadınlara gaz vermeyin. Kendiniz de gaza gelmeyin bi yandan. Kendisini futbol yorumcusu zanneden, futbolu en iyi ben bilirim diye kasınan yahut araştırıyorum, edebi yazılar döşüyorum diye yaşanmamış olayları uyduran, gerçekleri işine geldiğince alıntılayıp, alakasız olayları monte eden bloglarda yazan o adamları ciddiye almayın...


Okuyun tabii. Vaktiniz varsa, okuyun. Kimseye okumayın demek istemem. Okumak güzeldir. Saçma sapan bir yazıyı okumak da güzeldir. En azından yazı bittiğinde saçma sapan bir yazıymış kanısına varmak için bile okunur o yazılar. Fakat bu kadar çok ciddiye almayın şu blogları. Yazan çizen kişiler arasında hayatını futboldan kazanan, ya da ne bileyim sinema, edebiyattan kazananlar vardır. Onlar için değil tabii bu laflarım. Başka işler yapan, ama hobi olarak şu blog işine girişen, daha sonra kendini matah bir şey zanneden tipler içindir bu lafım.

Bloglar alternatif medyadır. Gün gelecek Fotomaç, Fanatik yok olacak, her yer blog olacak ulan! hayalleriyle yaşamayın. Değişen bir şey olmayacak! Yine Fatih Altaylı gibi adamlar olacak, yine Ercan Saatçiler olacak... Kurtuluşu bloglarda görenleredir bu lafım. Bloglar böyle çaktırmadan kıyıda köşede devam etsinler. Belirli bir grup tarafından izlenmeye devam etsinler. Bu yeterlidir. Daha fazla büyütmeyin. Joe Jonese Ateşdağlı gelecek, dertler bitecek moduna girmeye gerek yok yani. Alternatif medya olan bloglar en fazla JJA gibi tipleri üretir işte. Beklenti bu denli yüksek oldukça, kahramanlar da böyle olacaktır. Daha ne bekliyoruz ki?



Hem zaten çok ayrı yerde olan, Türk spor basınına göre milyonlarca ışık hızı uzakta olan alternatif medyamız blogların esas halini Fenerbahçe-Galatasaray derbisi sonrası gördük. Bir tarafta yenilgiyi hazmedemeyen, küfreden, hakaret eden, yazılarının içerisine özellikle seçilmiş saha dışı olayları ve çirkin görüntüleri koyan bazıları; ve diğer tarafta da sıradan bir 3 puanı abartmanın ötesinde kendini kaybeden, hakareti, küfürleri sıralayan bazıları...

Bu mudur yani sabah akşam okunan, milyonlarca ışık yılı ötede olan alternatif medya? Ciddiye aldığınız kişilere daha dikkatli bakın. Aynısını yaptığımı düşünüyorsanız, beni de katın tabii bu kişilerin arasına. Titreyeyim ve kendime geleyim derhal.



Muhabbeti açıldığı zaman Facebook'ta açılan gruplara güldüğümüzü, siyasetin Facebook'tan yapılmayacağını söyler dururuz; peki bu sözleri söyleyen bizler, nasıl oluyor da Türk spor basınının, sinema dünyasının, memleketin vs. bloglar tarafından kurtarılacağına, düzeltileceğine inanıyoruz? Bloglar kimseyi kimseden kurtarmaz. Sadece kişisel tatminlerden ibarettir. Dahası yok... Zamanında "Beklenti derken" yazısında bahsettiğim gibi, bir blog yazarını ya beğeniyorsundur ya da beğenmiyorsundur... daha ötesine gerek yok. Şu yazı bana evrenin sırrını verdi, şu blog yazarı benim dünya görüşümü komple değiştirdi gibi bir yorumu olan varsa, hikayesini dinlemeye hazırım ama inanın böyle şeylere ihtimal vermiyorum.

Bu kadar ciddiye almayın yahu... Ne diyordu şarkıda;
Çok da ciddiye almamalı, yaptıklarımız rol icabı...
Read More

Enke İçin

Fenerbahçe futbol takımı oyuncularının ve teknik heyetin dün sabah yapılan antreman öncesi kulübün eski oyuncularından Robert Enke için saygı duruşunda bulunurken çekilmiş oldukları bir fotoğraf.

Resmi siteden alınmış bir karedir. Öte yandan resmi site demişken; dün birçok sanal platformda insanların Fenerbahçe Spor Kulübünü, eski oyuncusu Enke'nin ölümü konusunda duyarsız kalmakla, en azından bir başsağlığı mesajı yayınlamamakla eleştirdiğini fark ettim. Sanırım bu kişiler resmi sitedeki haberlere dikkatli bakmadılar. Dün sabah saat 11 gibi Fenerbahçe kulübü resmi sitesini açtığımda, Robert Enke'nin ölümü için şu aşağıda gördüğünüz başsağlığı mesajı vardı. Hala da aynı mesaj sitede duruyor.

Mesajın linki - http://fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=17607
Read More

Sana Bir Özür Borçluyduk Aslında


Robert Enke'nin ölüm haberini alınca bir garip oluyor insan. Elbette ki her ölüm erkendir ve duyan insanın bir an irkilmesine sebep olur, ama Enke başka başka düşüncelere sevk ediyor insanı. Fenerbahçe Spor Kulübü tarihinin en çok ders alınması gereken transferlerinden biriydi. Tek maçlık performansa bakılarak bir oyuncuyu asmamamız gerektiğini onun sayesinde öğrenmiştik. Hem onun için hem de bizim için kötü bir tecrübeydi. Ama yaşanması gerekiyormuş ki, yaşandı...

Bir iddiaya göre trenin önüne atlayarak intihar etmiş. Polis olayı araştırmaya devam ediyormuş. Yine bir iddiaya göre küçük kızının doğuştan gelen kalp hastalığı yüzünden ölmesi onu derinden etkilemiş. Ölen öldü. Ardından yanıtsız kalan soruları bırakıyor işte böyle. Sebeplere dair ne dense bu saatten sonra boştur.

Hey gidi Enke! Sana karşı bir özür borçluyduk aslında. Birilerinin hışmına uğramıştın. Ardına bakmadan çekip gitmek zorunda kalmıştın. Belki çok geç kaldık ama benim gibi düşünen her Fenerbahçe taraftarı adına senden özür diliyorum. Artık bunu duymacak ve bundan haberdar olmayacak olsan da... Bunu söylemem gerekli.

Bu arada karşılaştığım bir rezaletten de bahsetmezsem olmaz. Maraton sitesi haberi şöyle duyurmuş, "Fenerbahçe'nin milli kalecisi intihar etti". Bu nedir yahu?

Sizin yapacağanız haberciliğin ben...
Read More

10 Kasım

Read More

Bir Karşılaştırma Yapsak


Arthur Zico 2006-2008 yılları arasında Fenerbahçe futbol takımında teknik direktörülük yaptı. İlk senesinde ve camianın yüzüncü yılında (2006-2007 sezonu) futbol takımını şampiyon yaptı. 2007 yılında Süper Kupa'yı kazandı. İkinci yılında yani 2007-2008 sezonunda Fenerbahçe tarihinin en iyi Şampiyonlar Ligi performasını gösteren takımın başındaydı. Grup maçlarında İnter, Cska ve PSV gibi güçlü takımları yenen Fenerbahçe bir üst tura çıktı. Şampiyonlar Ligi 2. turunda iki yıl üst üste Uefa Kupası kazanan güçlü İspanyol takımı Sevilla ile eşleşti. Bu zorlu engeli de aştı Zico'nun öğrencileri. Daha sonra Çeyrek Finalde dünyanın en pahalı kadrolarından biri olan Chelsea ile eşleşildi. İlk maçı Kadıköy'de kazanan Fenerbahçe, rövanşta kaybetti ve gol fazlasıyla Chelsea bir üst tura çıktı. Şampiyonlar Liginde oynanan çeyrek final ve Avrupa'nın en iyi 8 takımdan biri olmak nerdeyse 50 yıldır Avrupa'da çok ciddi başarısı olmayan Fenerbahçe için inanılmaz bir noktaydı. Öte yandan o sezon ligde Fenerbahçe ikinci oldu. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım bu duruma çok bozulmuştu. Takımın yürüye yürüye şampiyon olması gerektiğini söylemişti. Ayrıca Zico'nun disiplin anlayışını hiç beğenmiyordu. Antremanlar esnasında takımın tercümanı arka tarafta top sektirebiliyordu mesela. Gayet laçka bir görüntü vardı, ve Zico'ya kapı gösterilmeliydi. Öyle de yapıldı zaten. Oysa Fenerbahçe belki de en doğru yoldaydı. Kimyalar uyuşmuştu. Zico'nun Fenerbahçe gibi bir takıma, Fenerbahçe'nin ise Zico gibi bir teknik adama ihtiyacı vardı. Heyhat! Birileri bu gerçeği göremedi..


Bogdan Tanjevic 2007 yılından beri Fenerbahçe Erkek Basketbol takımının antrenörlük görevinde. Fenerbahçe onun yönetiminde 2007 yılında Türkiye Kupası'nı kazandı. Bir sene sonra ise lig şampiyonluğunu... Aynı zamanda 2004 yılından beri Basketbol A Milli Takımının da antrenörlüğünü yapan Tanjevic birçok basketbolever tarafından eleştirilen bir isim. Oynattığı basketbol anlayışı ve kadro tercihleri her zaman sorgulanıyor.

Tanjevic yönetimindeki Fenerbahçe basketbol takımı geçtiğimiz sezon finallerde 2-0 önde götürdüğü seride arka arkaya oynadığı 4 maçı da bir şekilde kaybetti ve şampiyonluğu Efes Pilsen'e ikram etti. İki taraf arasında oynanan 5. maç ise Cumhurbaşkanlığı Kupası final maçına denk geliyordu. Tanjevic yönetimindeki Fenerbahçe uzatmalarda rakibine boyun eğerek yine kaybetti. Bu aynı yıl içerisinde Efes Pilsen'e karşı üst üste kaybedilen 5. maçtı. Efes Pilsen ve Tanjevic yönetmindeki Fenerbahçe geçtiğimiz haftasonu bir lig müsabakasında yine karşı karşıya geldi. Sahada her ne olursa olsun, taktik yorumları bir kenara bırakarak maçın sonucuna dair konuşmak gerekirse gülen taraf yine Efes Pilsen oldu ve Fenerbahçe'nin bu branştaki en ciddi rakibi Efes Pilsen'e arka arkaya yenilmiş olduğu maç sayısı 6 oldu.

Şimdi lafı daha fazla uzatmadan, sayın Başkanımız Aziz Yıldırım ve onun düşüncesindeki Fenerbahçe taraftarlarına soralım. Zico'nun gönderiliş sebeplerini tekrar hatırlatarak şunu sormak isterim, şayet Zico yönetimindeki Fenerbahçe futboldaki en büyük rakibi Galatasaray'la üst üste yaptığı 6 maçlık seride bu maçların hepsini kaybetseydi, Lig şampiyonluğunu ve Türkiye Kupası'yla birlikte Süper Kupa'yı da rakibine ikram etseydi, o futbol takımının teknik adamı hala koltuğunun başında olabilir miydi? Hiç sanmam.

Branşlar farklı olabilir. Sadece basit bir fikir jimnastiği yapmaya çalışıyoruz. Fenerbahçe'nin futbolda ligi kaybeden takımı için "yürüye yürüye şampiyon olmalılardı" yorumunu yapan değerli Başkanımız, basketboldaki kaliteli kadromuz için ne düşünür? Onların da şampiyon olması gerekmez miydi misal? Yahut 6 maç üst üste bu branştaki en büyük rakibine kaybetmenin izahı nasıl yapılabilir?

"Tanjevic'e laf eden karşısında beni bulur" demişti bir zamanlar sayın Başkan. Nerden geliyor bu Tanjevic sevdası? Bu adamın bizim göremediğimiz, sizlerin görebildiği bulunmaz adeta Hint kumaşı olma durumu tam olarak nedir? Merak ediyoruz. Bunu öğrenmek istiyoruz. Başarısızlıklar sadece teknik adama mâl edilemez ama bu kadar başarısızlık üzerine Tanjevic konusunda bazı şeyler sorgulanmalıdır. Kaldı ki, tarihinin en önemli Avrupa performanslarının birine imza atan futbol takımının hocasını, sadece ve sadece takımı yürüye yürüye şampiyon yaptıramadı diye kapı önüne koyuyorsak, kimsenin memnun olmadığı ve giderek daha kötü işlere imza atan bir Tanjevic'i hala bu denli savunmanın mantığını çözmek istiyorum. Sıradan bir Fenerbahçe sevdalısı olarak bunu sormak hakkımdır herhalde.

Son olarak sahi Fenerbahçeli bir Aydın Örs vardı, n'oldu ona?
Read More

Font


Resmi siteden yapılan açıklamalar ya da Sadettin Saran'ın cevapları ve yorumları hakkında bir şeyler yazmak isterdi bu gönül ama ben hala şu garip yazı fontunda kaldım....

Bu nedir ya? Bir kulüp resmi sitesi mi, yoksa Bobiler org gibi bir site mi belli değil arkadaş. Gel de çık işin içinden.
Read More

Terim

İlginç olmuş öyle değil mi?
Read More

At Yalanı Seveyim İnananı


Tarih: 15.02.1984

İlyas Tüfekçi:"Fenerbahçe'den başka hiçbir takımda oynamam. "

Bundan 2 yıl sonra, yani 1986 senesinde, evvelden Fenerbahçe'den başka hiçbir yerde oynamayacağını söyleyen İlyas Tüfekçi Galatasaray'a transfer olur.

not: foto Esat Yağcı'nın arşivinden...
Read More

Bir Başka 6-0 Hikayesi

Geçenlerde Kale Arkası blogundan Coşkun abi şöyle yazmış,

"...Daha önce yazmıştım, "Ceyhun Eriş'le Fatih Akyel'dir 6-0'ın kahramanları, her iki 6-0'lık maçta da kazanan taraftaydılar" diye...
Bilinememişti. Başka 6-0 mı var denmişti.
Artık bilinir...
Zira... Milliyet arşivini açmış..."

***

Milliyet'in arşivine bakmadım ama benim arşivde vardı bu maçla ilgili gazete küpürü. Belki hala bilmeyen, duymayan vardır. Gösterelim (bu vesileyle bunu bana gönderen Ertunç Bey'e de selam ederim) 1997 yılında oynanan TSYD kupası maçında yaşanmış bir skordur. Galatasaray, ABD kampının ardından çıkıyor bu maça, rakipleri Beşiktaş'ın ise as kadrosundan 7 oyuncu yok. 6-0'lık bir galibiyet alıyor Galatasaray.

Gollerin 3'ünü İlie, 2'sini Suat, 1'ini de o dönemki adıyla K.Hakan, yani Hakan Ünsal atmış.
Read More

Beşiktaşlı Olamaz

Beşiktaş Cola Turka, BOTAŞ maçından bir kare...
Read More

200 Bilica


Fenerbahçe'nin Avrupa kupalarındaki ilk golünü 1959 yılında, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası 1. turunda, İstanbul'da oynanan ve 1-1 sona eren ilk maçta, Macaristan'ın Csepel takımı karşısında, efsane oyuncu Can Bartu kaydetmiş. İkinci gol ise rövanş maçında bir diğer efsane oyuncu Lefter Küçükandonyadis'ten gelmiş.

Avrupa kupalarındaki 100. golü ise Haim Revivo atmıştı. Revivo, 2002-2003 sezonunda, UEFA Kupası 1. turunda, deplasmanda İsveç'in AIK Solna takımıyla oynanan ve 3-3 biten maçta, takımın ilk golünü atarak bu unvana sahip olmuştu.

200. golü atmak Brezilyalı Fabio Bilica'ya nasip oldu. Aslında golü atan Alex olsa daha mutlu olurdum, ne yalan söyleyeyim. Yine de Bilica'nın atması da iyidir elbette.

Efsanevi 1988-89 sezonunda Turhan Sofuoğlu'nun attığı 100. gol kadar akılda kalan bir gol olur mu, orası muamma tabii..
Read More

İzliyorlardır


Radyospor'daki bir programa katılan Arda Turan'ın menajeri Ahmet Bulut şunları söylemiş;

"Arda'nın Avrupa'da gideceği kulüpler bellidir. Arda'yı takip eden birçok kulüp var. Benim ağzımdan, (Barcelona Arda'yı istiyor) diye bir açıklama duyamazsınız. Arda 22 yaşında ve çok ilgi çeken bir futbolcu. Doğal olarak Arda'yı Barcelona, Bayern Munih gibi kulüpler izliyorlardır''

'Espanyol'dan teklif almadık. Böyle bir teklif gelse de Arda'nın kafasında Espanyol'da oynamak gibi düşünce yok."



***

İzliyorlardır. Neye göre böyle bir fikre kapıldı acaba? Kafasında neden öyle bir düşünce yok...Neden neden? Arda misal Espanyol'dan teklif alırsa, bu adamın da Arda'nın gitmemesi için uğracağını düşünüyorum. Yazık valla. İnsanlar neden La Liga'nın ya da Premier Lig'in orta karar takımlarını küçümserler ki? Burada kendini ve yeteneklerini harcamasındansa, oralarda orta karar takımlarda oynamak, mücadele etmek daha iyidir. Futbolunu geliştirir, kendi olgunlaşır. Üst düzey takımlarda oynama düşüncesi varsa, oralara daha yakın olur hem. Göz önünde olur. Daha ne olsun.

Bu kafa yapısı değişmedikçe, ne altyapıdan genç oyuncu yetiştirmeye gerek var, ne de bizim altyapılara para harcamakla uğraşmamız gereklidir. Futbolu sadece Türkiye'de oynamaktan ibaret görmeye, küçük düşünmeye, Avrupa'da oynamayı önemsememeye devam etsin bunlar.
Read More

Yemeseydiniz O Zaman



Filmle ilgili yazıda bahsettiğim ama fragmanda olmayan bölüm budur. "Fragmanda diyalog yok, bir şey göremedik" diyenler oldu. Alın öyleyse.
Read More

Bir Gün Tüm Metallica Fenerli Olacak

James başgaaaannnnn!!!!


***

Sırada kim var? Lars Ulrich tabii ki.

not: foto nerden çıktı denirse, Burak Alan @ feysbuk
Read More

Aşk Geliyorum Demez


Murat Şeker ismini artık sinemayla ilgilenmiyor olsa da birçok Fenerbahçeli biliyordur. Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan yönetmeni, "Aşk Tutulması" filmi sayesinde bilmeyen Fenerbahçeliler tanımış oldu.

Gerçi film aslında futbol ve aşkı bir arada yaşayan herkesin ilgisini çekmiştir, ama genel itibariyle Fenerbahçelileri daha çok sevindirdi kesin. Filmdeki duyguları ve olayları normal olarak birebir yaşayanlar daha çok Fenerbahçelilerdir zira.

Aşk Tutulması filminin başrol oyuncusu Tolgahan Sayışman da sağlam Fenerlidir. Bilen bilir. Murat Şeker'in bugün gösterime giren "Aşk Geliyorum Demez" filminde yine Tolgahan Sayışman başrolde. Bu kez partneri kim diye soracak olursanız, Bergüzar Korel'in başroldeki diğer isim olduğunu söyleyelim.

Başka önemli isimler de var tabii filmde, misal Altan Erkekli, Zeki Alasya, Sarp Apak, Hakan Bilgin, Altan Gördüm, Ömür Arpacı, Kemal İnci gibi...

Film bugün, yani 6 Kasım'da gösterime girmiş oldu. 6 Kasım tarihi elbette ki tesadüf bir seçim değildir. Zaten filmin fragmanında da gördüğümüz üzere 6-0'lık tarihi hezimete dair bir diyalog dönmekte.

Murat Şeker'i severiz, Tolgahan Sayışman'ı severiz. Fenerbahçeli güzel insanlardır. "Aşk Tutulması" gerek Fenerbahçeliliği işleyen konusu gerekse de güzel müzik seçimleriyle bizi mest etmişti. "Aşk Geliyorum Demez" için de güzel bir film olmuştur gözüyle bakıyoruz. Yanılmayacağımıza eminiz. Tez zamanda gidip izlemek gerek.

sinema - fragman - aşk geliyorum demez | izlesene.com

Read More

Fenerbahçe 3 Steaua Bükreş 1

Feci sıkıcı bir ilk yarı. Santos'un bireysel becerisiyle gelen bir gol. Ve tabii gol öncesi yaşanan pozisyonda faul var mı yok mu soruları...

Türkiye Lig'inde faul çalınıyor bu tip pozisyonlarda ama Avrupa'da pek çalınmadığı için, hakemin devam kararı ve akabinde gelen gol. Bu pozisyonu değerli hakemlerimizi de izlemiştir umarım.

İlk yarı takım ne kadar kötüyse, tribün de o kadar kötüydü. Skora endeksli bir tribün vardı dün gece Gelen ikinci golle tribün de bir nebze olsun toparlandı. . İkinci yarı takım biraz canlanınca, maçı ciddiye alınca top daha çok Fenerbahçe'de kaldı. Lakin kanatlar işlemeyince, iş yine Alex'e kaldı. Bir asist ve harika bir vuruşla gelen golüyle gecenin yıldızı oldu. Hem yerel ligde, hem de Avrupa kupalarında skora direk katkı sağlamaya devam ediyor Kaptan. Nazar değmesin.

Fenerbahçe forvetsiz oynuyor. Kazım'a bu konuda yüklenmek insafsızlık olur ama. Güiza malum kağıt üzerinde forvet oyuncusu ama ne mecali kalmış ne de gerekli meziyette bir oyuncu. Kanatlar desen hiç işlemiyor. Santos geldiğinden beri soldan kaç kez çizgiye indi, kaç kez zorladı da orta yaptı sayısını siz söyleyin. Olması gerekenden az olduğu kesin. Sağ taraf deseniz, Kazım forvete kayınca, Mehmet Topuz orada oynuyor ama onun da pozisyonunun hakkını verdiği söylenemez. Bu durum Gökhan Gönül'ü de olumsuz etkiliyor haliyle.

Dün gece Kazım, Mehmet Topuz ve Emre oyundan erken düştüler. Daum'un Kazım'ı ve Emre'yi çıkarması doğru hareketlerdi. Yalnız Emre'nin yerine Özer değil de Selçuk girseydi, sanki daha makul bir hamle olurdu. Özer'in Emre'nin oynadığı alanda başarılı olması zor. Zaten gereksiz yere topla çok oynadı o bölümlerde. Tehlikeli hareketlerdi bunlar. Bunu da not etmek gerek.

Velhasıl kelam ilk maçtaki kazayı saymazsak, Fenerbahçe Avrupa Lig'inde kazanmaya devam ediyor. Liderlik koltuğunda oturmaya da devam ediyor. Kağıt üzerinde bu gruptaki her takımdan daha üstün zaten. Lider olarak bu gruptan çıkması lazım. Hatta hiç mağlubiyeti bile olmamalıydı ama olan oldu ve ders olması açısından daha iyi oldu belki de...

Devam...
Read More

Aimar ve Saviola - "Bir Zamanlar"

Read More

Daniel Guiza'nın İnanılmaz Videosu

Daniel Güiza'nın yıllar önce keşfedildiği maçın görüntüleri esprisiyle hazırlanmış hayli komik bir video. İzlenmesi yasaktır ekibini alkışlıyoruz...

Daniel Guiza'nın İnanılmaz Videosu (izlenmesi yasaktır) from izlenmesiyasaktir1 on Vimeo.


Hayatta yakaladığımız bir an, bazen tüm yaşamınızı değiştirir...
Read More

No Pain No Gain #2

Read More

Tüm Aylar Bizimdir

Eskiden sadece Kasımları bize bırakıyordu Galatasaraylı arkadaşlar. Sağolsunlar. Başkanları Adnan Polat ve onun gibi düşünenler bu kez Ekimleri de bize vermiş. Demek ki Galatasarayla maç yapacağımız her ayı böyle giderse bizim hanemize ekleyecekler.

Bu da güzel bir şeydir sonuçta. Tek seferde hepsini vermeyi kabul etmektense, yavaş yavaş ilerletiyorlar süreci. Daha sakin, daha rahat...

Lakin gün gelecek, tüm ayların bizim olduğunu görecekler heheh..
Read More

Dani Güiza



Güiza'yı düğünümde oynatmam!
Read More

Alex'siz Hücumda Sorun Yaşayan Takım


Kayserispor 1 Fenerbahçe 1


Muhtemelen onlarca kişi Fenerbahçe'nin golü ve Kayserispor'un penaltısını konuşmuştur maçtan sonra. Baroni'nin şutu çizgiyi geçti mi, Lig tv'nin sanal çizgisine güvenip topa girmemek lazım. Pek bir şey anlaşılmıyor zira. Penaltıya gelince herhalde verilmese kimse ortalığı yıkmazdı, çünkü genelde bu tip penaltı kararları pek verilmiyor memlekette ama ondan ziyade genel olarak bakacak olursak, 3 puana hak eden bir futbol oynamadı Fenerbahçe. Bunu kabul etmek gerek. Penaltı skora direk tesir eden bir atıştır bu doğru ama maçın gidişatı Fenerbahçe'nin en az bir gol yiyeceğini gösteriyor gibiydi.

Alex'in olmadığı her maçta yaşadığımız karambole hücum anlayışı bu maçta da devam etti. İlginç bir gol attı Fenerbahçe. Genelde Fenerbahçe maçlarında aslan kesilen bir kaleciye ne zaman böyle abuk sabuk gol atılacak acaba diye sorgularken golün gelmesi, benim adıma garip oldu. Golden sonra yalandan pozisyonlarla heyecan yaşansa da hücum denemeleri temelde başarısızdı. Burada tabii ki en büyük noksan Alex'in sahada yer almamasıdır. Topu ayağına aldığında en iyi olasılığı anında hesaplayan ve takım arkadaşlarını direk sonuca götürecek harika pasları Fenerbahçe adına verebilecek en etkili isim Alex. Sahada yer almaması güzel futbol ve Fenerbahçe taraftarı için büyük şansızlıktı.

Penaltıdan önceki 10 dakika ve yenilen golden sonra maçı bitimine kadar diyebilirim ki, Kayserispor iyi mücadele etti. Volkan yine iyiydi. Belki bir ihtimal bir tane gol daha sıkıştırabilirdi Fenerbahçe ama yeme olasılığının daha yüksek olduğu bir maçtı.


Daum'un Santos'u neden tercih ettiğini anlamıyorum bu arada? Santos'u sol bek olarak oynatsa bir şey demem de, Alex'in olmadığı maçlarda onun pozisyonunda denemeye çalışıyor. Genelde de 2.yarılarda tabii.. Lakin elinde fizik gücü iyi ve de o pozisyon için daha müsait bir adam var. Özer'i oyunu alma fikri neden illa skor sakata girince geliyor aklına ? Keza illa 1-1 olması mı gerekir Semih'i düşünmek için? gibi sorular sormak mümkün.

İlginç bir adam Daum. Çok ilginç.

Ciddi bir uyum yakalayan Lugano-Bilica ikilisinden Bilica'nın eksikliği de maça tesir etmiştir belki ama en önemli eksik kaptandı. Fenerbahçe onsuz çok ciddi manada zorlanıyor. Daha önce blogda Alex'in olmadığı maçlarda kazanma adına "B planımız yok" gibisinden bir yazı yazmıştım. Zico dönemiydi o zamanlar ve "B planı geyikleri" bu kadar revaçta değildi. Fenerbahçe'nin B planı yok gibi iddialı bir cümle kurmak istemem ama Alex'in olmadığı hücüm denemeleri olgun değil, üstelik bu haliyle takım hiç zevk vermiyor da... Bunu görebilmek için Rıdvan Dilmen olmaya da gerek yok.

Yapılacak en makul şey bunun üzerine uzun uzun düşünmek, çözüm üretmek olmalı.
Read More