
Bu sanal dünya yalan dünya der dururuz ilk günden beri. Ama sanırım bazılarımız bunun hala farkında değil.
Misal, sizin Fenerbahçeli "Ortega" olarak bildiğiniz bendeniz, aslında başka bir blog yazarının belki de ünlü birinin sanal alemdeki ikinci kişiliği olabilirim. Aksini ispat edebilecekler bu tezimi çürütebilirler hemen ama demek istediğim anlaşılmıştır umarım.
Sanal alem başlı başına yalanlarla dolu bir arazi. Bloglar da en kişisel mecralar olduğu için, baştan sona palavralarla dolu olabilir. Bu şaşılmaması gereken bir şey. Yani yazılarını duygulanarak okuduğunuz hatun bir kişi, aslında o muazzam yazısını çekirdek çitletirken yazmış, ve tamamen birilerini etkileyecek bir hikaye uydurma amacıyla klavyenin tuşlarına basmış olabilir. Gelen takdirler ve yorumları okuyunca gerçek sanılan, okuyanda duygu patlamasına sebep olan yalan dolu hikayesinin işe yaradığını görünce içten içe gülüyor olabilir. Daha gerçekçi bir örnek vermek gerekirse.
Joe Jonese Ateşdağlı meselesini hatırlayın. İlk çıktığında yazılarını okurken meydana gelen infiali anımsayın. Öyle ya da böyle bir çoğumuz etkilenmiştik. Adamın her yazısı üzerine yorumlar yapmıştık. Sonra ne oldu? Yalan dolan bir adammış meğerse. Diyeceksiniz ki, Uçan Hollandalı'nın blogundan sonra yazmaya başladığı diğer blogun reklamını yapmadın mı? Yapmadım. Evet, orada yazmaya başladığını duyurdum ama benim oradaki amacım geyikti. Muhtemelen fazla ciddiye alındı. Bayağı bir tepki aldım o konuya dair. Biraz da üstü kapalı yazmışız sanırım. Anlaşılmamış.
Neyse, diyeceğim şudur ki, JJA'nın yazılarıyla kendinden geçen bünyeleri hatırlayalım. Sonra da adamın yalan dolan oluşunu. E ne oldu yani? Ne anlatmaya çalışıyorum peki? Şunu izah etmeye çalışıyorum kaç dakikadır, şu blogları bu kadar ciddiye almayın! Birileri size buralardan hayatın anlamını satmaya çalışıyorsa, onlara itibar etmeyin. Gülün geçin. Kendisini dünyanın en komiği zanneden adama gülün geçin. Kendisini dünyanın en güzel kızı zanneden, her gün başka bir erkeğin peşinden koştuğunu iddia eden o hatunlara gülün geçin... Kendisi on numara sinema eleştirmeni zanneden o adamlara, kadınlara gaz vermeyin. Kendiniz de gaza gelmeyin bi yandan. Kendisini futbol yorumcusu zanneden, futbolu en iyi ben bilirim diye kasınan yahut araştırıyorum, edebi yazılar döşüyorum diye yaşanmamış olayları uyduran, gerçekleri işine geldiğince alıntılayıp, alakasız olayları monte eden bloglarda yazan o adamları ciddiye almayın...

Okuyun tabii. Vaktiniz varsa, okuyun. Kimseye okumayın demek istemem. Okumak güzeldir. Saçma sapan bir yazıyı okumak da güzeldir. En azından yazı bittiğinde saçma sapan bir yazıymış kanısına varmak için bile okunur o yazılar. Fakat bu kadar çok ciddiye almayın şu blogları. Yazan çizen kişiler arasında hayatını futboldan kazanan, ya da ne bileyim sinema, edebiyattan kazananlar vardır. Onlar için değil tabii bu laflarım. Başka işler yapan, ama hobi olarak şu blog işine girişen, daha sonra kendini matah bir şey zanneden tipler içindir bu lafım.
Bloglar alternatif medyadır. Gün gelecek Fotomaç, Fanatik yok olacak, her yer blog olacak ulan! hayalleriyle yaşamayın. Değişen bir şey olmayacak! Yine Fatih Altaylı gibi adamlar olacak, yine Ercan Saatçiler olacak... Kurtuluşu bloglarda görenleredir bu lafım. Bloglar böyle çaktırmadan kıyıda köşede devam etsinler. Belirli bir grup tarafından izlenmeye devam etsinler. Bu yeterlidir. Daha fazla büyütmeyin. Joe Jonese Ateşdağlı gelecek, dertler bitecek moduna girmeye gerek yok yani. Alternatif medya olan bloglar en fazla JJA gibi tipleri üretir işte. Beklenti bu denli yüksek oldukça, kahramanlar da böyle olacaktır. Daha ne bekliyoruz ki?

Hem zaten çok ayrı yerde olan, Türk spor basınına göre milyonlarca ışık hızı uzakta olan alternatif medyamız blogların esas halini Fenerbahçe-Galatasaray derbisi sonrası gördük. Bir tarafta yenilgiyi hazmedemeyen, küfreden, hakaret eden, yazılarının içerisine özellikle seçilmiş saha dışı olayları ve çirkin görüntüleri koyan bazıları; ve diğer tarafta da sıradan bir 3 puanı abartmanın ötesinde kendini kaybeden, hakareti, küfürleri sıralayan bazıları...
Bu mudur yani sabah akşam okunan, milyonlarca ışık yılı ötede olan alternatif medya? Ciddiye aldığınız kişilere daha dikkatli bakın. Aynısını yaptığımı düşünüyorsanız, beni de katın tabii bu kişilerin arasına. Titreyeyim ve kendime geleyim derhal.

Muhabbeti açıldığı zaman Facebook'ta açılan gruplara güldüğümüzü, siyasetin Facebook'tan yapılmayacağını söyler dururuz; peki bu sözleri söyleyen bizler, nasıl oluyor da Türk spor basınının, sinema dünyasının, memleketin vs. bloglar tarafından kurtarılacağına, düzeltileceğine inanıyoruz? Bloglar kimseyi kimseden kurtarmaz. Sadece kişisel tatminlerden ibarettir. Dahası yok... Zamanında "
Beklenti derken" yazısında bahsettiğim gibi, bir blog yazarını ya beğeniyorsundur ya da beğenmiyorsundur... daha ötesine gerek yok. Şu yazı bana evrenin sırrını verdi, şu blog yazarı benim dünya görüşümü komple değiştirdi gibi bir yorumu olan varsa, hikayesini dinlemeye hazırım ama inanın böyle şeylere ihtimal vermiyorum.
Bu kadar ciddiye almayın yahu... Ne diyordu şarkıda;
Çok da ciddiye almamalı, yaptıklarımız rol icabı...